Dünyanın baş ağrıları -II-

A -
A +

Önceki yazımızda dünyanın başını ağrıtan terörün küreselleşmesinden söz etmiştik. Artık yerküresinin hiçbir köşesi güvenli değil. Bazıları terörü politikanın ve yönetmenin yeni bir aracı sayıyor. O günlük hayatımızın bir parçası oldu. Hava raporu dinler gibi, günün şiddet olaylarını öğrenip, işimize devam ediyoruz. Bugün dünyanın başını ağrıtan gelir dengesizliğinden söz edeceğiz. Kapitalizm ve küreselleşme Avrupa ve Amerika'ya çalışıyor Karl Marks'ın materyalist felsefeye ve sınıflar çatışması esasına dayanan doktrini çökünce, alternatifi olan kapitalizm efsaneleştirilmişti. Kapitalizm zenginliği artırmanın, sermayeyi üretken hâle getirmenin, tüketimi çeşitlendirmenin, her şeyi daha hesaplı yapmanın mükemmel yolu olarak tanıtılmıştı. Kapitalizmin görünmeyen bir eli vardı ve bir yerde dengeler bozulursa, hemen düzeltirdi. Savaşlar ekonomi için çok iyi bir teşvik unsuruydu. Şimdilerde küreselleşme de buna eklendi. Yepyeni bir dayanışma, ânında iletişim, paylaşma, yatırım, serbest dolaşım ve ticaret ortamı diye tanıtılıyor küreselleşme. Ama gelin görün ki ne kapitalizme ne de küreselleşme bekleneni veremediler. Amerika, Kanada, Meksika ticaret ve yatırımlarını büyük ölçüde Amerika serbest ticaret anlaşmaları (Alena) çerçevesinde kendi aralarında yapıyor. Avrupa ülkeleri de aynısını AB çerçevesinde yapıyor. Oysa 1913'lerde uluslararası sermayenin üçte ikisi gelişmekte olan ülkelere yatırılıyordu. 2000 yılına gelindiğinde bu pay dörtte bire düştü. İşgücünün serbest dolaşımı da yalan. Amerika ve AB vize sistemleriyle kaliteli işgücünü ve en gelişmiş beyinleri seçip alırken, vasıfsız insan gücünü sınırlarından sokmamanın bin tedbirini dayatıyorlar. Gelir dengesizliği Sermaye hareketlerinde, yatırımlarda, istihdamda, teknoloji kullanmadaki bu dengesizlikler milletler ve ülkeler arasında çok çetin uçurumlar açtı. Elli yıl önce dünyanın en zengin %20'si, en fakir %20'nin otuz katı gelire sahipti. 2000 başında bu rakam 75 katına çıkmış! Doğu Asya ülkelerinde açlık sınırı sayılan (günde bir doların altında) gelirle geçinen insanlar nüfusun %15'i, Latin Amerika'da %10'u, Afrika'da %45'i. Bir Amerikalının veya Parisli kadının köpeği ise günde 10 dolarlık mama yiyor! İğneyi kendimize batıralım. DİE'nin araştırmalarına göre ülkemizde bir milyona yakın insan açlık sınırında bulunuyor. Gıda dışındaki temel ihtiyaç maddeleri de hesaba katılacak olursa 18 milyon insanımız (nüfusumuzun %27'si) yoksulluk sınırında yaşıyor. Sosyal güvenliği olmayan yetmişini aşmış insanların hamallık yaptığı ya da sokaklarda mendil sattığı, baba parasıyla hovardalık yapan gençlerin, çöp bidonlarından kâğıt, naylon, cam toplayan akranlarını 4x4 cipleriyle korkuttuğu bir dünyada yaşıyoruz... Diğerkâm olmayanlar uçurumlar açar. Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.