Önceki yazımızda terörün fakirlikten beslendiğini ve kendini dışlanmış hisseden aciz içindeki insanları peşine taktığını vurgulamıştık. Bunun anlamı şu: Terörü ortadan kaldırmak için önce fakirliği yenmeli, ikinci olarak da insanların kendilerini toplumdan dışlanmış hissetmelerinin önüne geçmelidir. Fakirlik izafî bir kavram. Günde bir buçuk liranın altında, yani açlık sınırında yaşayan 1.3 milyar insan var. Fakirlik kavramını bu öldürücü sınırdan alıp, insanın hayatî ihtiyaçlarını asgarî seviyede ve en ucuzundan karşılayabileceği bir miktara kadar yükseltmek gerekir. Meselâ kişi başına asgarî ücret, aile için minimum bir bütçe olarak tespit etmek gerekir. Bu rakam ülkeye, mahalle, örfe göre emsal olabilecek miktardır. Bu nasıl başarılır? Sorunun cevabı aslında tarihten beri tüm insanlığın müşterek arayışı. Günümüzde Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinde bir kısım çabalar var. Ama yeterli olmaktan uzak. Sayın Kemal Derviş'in atandığı ve bugünlerde başına geçeceği Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (PNUD) örgütünün görevi de bu. Bölüşmeyi bilmek Fakirliği yenmek bir bölüşme meselesidir. Bunun için önce fakirleri anlamak, aralarına girmek, kendini onların yerine koyarak düşünmek gerekir. BM raporuna göre dünyamız bugünkü hâliyle 12 milyar insanı günde 2500 kalori ile besleyecek kaynaklara sahip. Ama her üç saniyede bir kişi açlıktan ölüyor. Bunun vebali paylaşmasını bilmeyen insanların üzerine. 200 süper zengin iki buçuk milyar kişinin sahip olduğu servete sahip! 500 büyük şirket dünya üretiminin yarısından fazlasını kontrol ediyor ve bu şirketler sâdece kârlarını azamileştirmeye bakıyor. Küresel kapitalizmin böylesine ezdiği bir dünyada insanlar acı çekmeden yaşayabilir mi? Zenginler kulübü G-8 liderleri Afrikalı fakirlere yapacakları yardımı yılda 25 milyar dolardan 50 milyar dolara çıkarmışlar. Merak ettim; bu rakam Sahra altındaki 700 milyona yakın Afrikalıya haftada bir fincan kahve ikram etmek anlamına geliyor! Ama o liderlerin ülkesinde insanların çoğu tokluktan, damar tıkanmasından ölüyor! Basit bir hesap yapalım: Müslümanlık ölçüsüyle zenginlerin her yıl servetlerinin kırkta birini fakirlere vermesi farz. Dünyanın yıllık gayri safi hasılası 40 trilyon dolar olduğuna göre, bir trilyon dolar fakirlere aktarılacak demektir. Açlık sınırındaki insanlara günde iki dolar daha vermek anlamına geliyor. Herkes Müslüman değil ki diyebilirsiniz. Doğru. Gayri Müslim dünya yıllardır bütçelerinin yüzde birini (aslında binde yedisini) fakirlere ayırmayı tartışır, ama nedense sonuçlandıramaz. Bari onu yapabilseler garibanların bütçesine günde bir dolar daha eklenecek. Ama onu bile yapamıyorlar. Yaşatmak için bir doları veremeyenler, öldürmek için yılda 900 milyar dolarlık silah satıyorlar! Terörü kurutmak için insanların kendilerini dışlanmış hissetmemeleri konusunu başka bir yazımızda ele alacağız.