Avrupa Birliğine girmeye çalışan ülkemizi kırk yıldır kapıda bekleten Avrupalılara bugünlerde çok kızıyoruz ya, neden böyle yaptıklarını anlayabilmek için, durumu tersine çevirip, bir de onların yerinden bakmaya çalışalım. Bunun için; olmayacak, gerçekleşmeyecek bir şeyi olacakmış, gerçekleşecekmiş gibi düşünmemiz gerekiyor. Bir an için Avrupalı kimliği yerine Osmanlı kimliğini, Hıristiyan inancı yerine de Müslümanlığı koyalım ve düşünelim. Osmanlı İmparatorluğu 80 yıl önce dağılmamış olsaydı. Türkler, Acemler, Araplar vaktiyle aralarında yaptıkları savaşlardan gördükleri zararı anlayıp, bütünleşmeye karar vermiş olsalar ve Osmanlı üst kimliğinde buluşsalardı. Sonra da Müslümanların hâkim ve çoğunlukta olduğu Mısır, İran, Pakistan, Arabistan ve Mağrip ülkelerini de içine alan geniş bir Osmanlı Birliği ( OB ) kursalardı. Teknolojik olarak ilerlemiş, iktisâden zenginleşmiş, altyapı meselelerini çoktan çözmüş, fert başına milli geliri 25 bin dolara çıkmış olsaydı. 30 demokratik ülkenin oluşturduğu OB, Amerika'ya alternatif bir çapa ve güce gelseydi. Sovyet İmparatorluğunun çökmesiyle hürriyetlerine kavuşan Türkî Cumhuriyetler de tam üye olarak OB'ye girseler, OB sınırları Çin'e dayansaydı. Osmanlı liderleri OB'nin kökleştirilmesi ve derinleştirilmesi için sık sık bir araya gelip, projeler tartışsalardı. Birliğin kurumsallaşmasını bir anayasa ile taçlandırmak isteselerdi. Müslüman cemaatler OB anayasasının İslâm esaslarına dayandırılması konusunda ısrarlı olsa, bu anayasayı hazırlamakla vazifeli komisyonun başkanı (eski bir cumhurbaşkanımız) Mecelle'nin OB anayasası olması için var gücüyle çalışsa idi... OB ve Frengistan Tam bu sırada zamanında çok acı tecrübeler edindiğimiz, demokrasisi darbelerle sık sık kesilmiş Frengistan (laik, demokratik, halkı Hıristiyan bir ülke) OB kapısını çalsa, 50 yıl önce Ankara Anlaşmasında ben de vardım. Tam üye olmak için üyelik müzakerelerine hemen başlamak istiyorum. Bana bir tarih verin, dese idi... TBMM'de neler konuşulur, hangi oturumlar açılırdı? Vaktiyle Levantenlerden çekmiş olan halkımız neler demezdi? SP, MHP liderleri Frenklere sıcak bakan, "onlarla güçleniriz, OB'ye almalıyız" diyen cumhurbaşkanına neler söylerdi? Şam'da toplanan OB Parlamentosunda Arap delegeler, Fransızlara müzakere tarihi vermeyi "Cezayir soykırımını tanımaları" şartına bağlamak istemezler miydi? Hariciyemiz "Doğru! Fransızlar tarihiyle yüzleşmeli. Müzakere tarihinden önce Korsika bağımsız ülke olarak tanınmalı" açıklaması yapmaz mıydı? İran mollaları "Frenkleri OB'de görmek istemiyoruz" diye yürüyüşler düzenlemez miydi? Suudî fraksiyonlar "Frenkler Osmanlı Birliğine girmesin" kampanyası açmaz mıydı? İstanbul'da toplanan OB liderleri Fransa ile müzakerelerin başlamasına evet ve hayır karışımı "havet" deselerdi. Nazarbayev ve ardından Kaddafi Fransa'nın OB üyeliğini referanduma götüreceğiz diye dayatsalardı! Daha neler... Her halde Avrupa'nın bize yaptığından geri kalmazdık, diye düşünüyorum. Ama er geç heyecanımız yatışır, kollarımızı açardık. Vaktiyle başkalarına yaptığımız gibi... Onlar da açacaklardır. Yeter ki biz kendimizden emin, sapmadan ilerleyelim.