Her fetih kutlamalarının ardından farklı duygulara kapılırım. Atını denize süren Fatih'i, karadan inen gemileri, surları döven topları, burçlara tırmanan Ulubatlı Hasan'ları hayal eder, her birine yeni anlamlar giydiririm. Fethi yeniden yorumlamak gerektiğini düşünürüm. Geçmişin fetihleri yeni coğrafyalara girmek ve oraları vatanlaştırmak içindi. Ergenekon vadisinden çıkıp, Viyana kapılarına dayanmak, "Kızılelma"ya kavuşmak içindi. Oysa bugün sahiplenilmemiş toprak kalmadı. Başkalarının mülküne girmek ise, zulüm. Günümüz Ulubatlı Hasan'larının tırmanacağı başka surlar, aşacağı yeni sınırlar olmalı. Fetih bundan böyle, hayata anlam kazandıran bir ceht mertebesi olsa gerek. Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) "Küçük cihaddan döndük, büyük cihada geldik" buyurduğu ceht mertebesi... Fethin kimyasında dört kavram erimiş: Sınır, savaş, kazanç ve fatih. Yeni yorumda sınır; serhat anlamına gelmiyor. Medeniyetin nimetlerine erişmeye engel olan şey veya şeyler demek oluyor. Savaş; yürüyen, yüzen, uçan silahlı birliklerin düşman güçleriyle çatışması değil. İnsanî gelişmişlik peşindeki fert, grup veya toplumların fazilet mücadelesi. Kazanç; ganimet değil. Medeniyetin artı değeri, insanlık kalitesi. Fatih; mikro kozmostan makro kozmosa sınırları fark eden, onları aşmak için sevdaları örgütleyen, medeniyet öncüleri. Böyle bakınca yeni fetihlerin coğrafya ile, kitleleri sürmekle, kırmakla, ötekileştirmekle, farklılıkları tırpanlamakla hiç ilgisi yok. Fetih şimdi; gönüllerde çakıp, beyne sıçrayan kıvılcımlarla laboratuvarlarda, kütüphanelerde, uzayda, gen zincirlerinde devam eden arayışların adı. Hukukta, siyasette, yönetimde, organizasyonlarda, toplumda serpilen sivil fetihlerden söz ediyorum. Tembeller, hazırlopçular, meselesizler fethi geçmişle sınırlar. Bir olaya, tek kahramana bağlar. Zora tırmanmak, çile damıtmak yerine tarihe yaslanır. Sonra da Fatih'in torunları olmakla öğünür. Tarihteki fetihler çağına uygundu. Yaşandı geride kaldı. Artık onlarla avunmak zamanı değil. Şimdi kabahatlerimizden arınma, eksiklerimizi tamamlama vaktidir. Düne kadar sigara tüketiminde 7. idik! Yenice uyanabildik... Trafik kazalarında birinciyiz(!) de, "Temiz toplum" sıralamasında neden 64'üncü, "İnsanî gelişmişlikte" neden 84'üncüyüz? Demokraside hep ikmale kalıyoruz! Fikir suçları(!)ndan neden bu kadar dava açılır ülkemizde? Açılırsa mütefekkir nasıl yetişir? Yeni fetihler yapmak, yeni fatihler çıkarmak lâzım. Ceddimiz Ergenekon'u yararak fetih yoluna düşmüştü. Bizler Ergenekon'u çökerterek devam etmeliyiz!.. * Bilimde, sanatta, düzende, anlayışlarda, kavrayışlarda, yöntemlerde fetih, * Hukukta, sosyolojide, iktisatta, siyasette fetih, * Şehircilikte, mimaride, estetikte, insan ilişkilerinde, * Fizikte, hızda, astronomide, enerjide, genlerin sarmalında, * Beynin cidarlarında, idrakin sınırlarında fetih. * Beşerin beşere dayattığı, geleceğini kararttığı her tür tehdit, tahrik ve tahkiri kaldıran bir fetih. Düşünce ve ifade ufkumuzu kapatan sınırları aşmak anlamında fetih... İktisadî değerler için kapışıp, birbirimizi yok ederken, etik, estetik, manevî olanı aklımıza bile getiremiyoruz. Varlığa tapınmayı fırlatıp atacak o irade ânını bir türlü bulamıyoruz. Enfüsî ve âfâkî putlarla çevrilmiş haldeyiz. İçi putlarla dolu insan ne zavallı. Dışı putlarla kuşatılmış toplumlar ne mazlum!.. Hepimiz, her yerde, her zaman, her hâlde fetihler peşinde koşmalıyız. Bir sınırı aşmaya çalışmıyorsa insan olmanın ne anlamı var?