Fransa ile ilişkilerimiz

A -
A +

Başbakan Erdoğan bugün Fransa yolunda. Üç günlük resmî ziyaretinde Cumhurbaşkanı Chirac, Başbakan Raffarin ve birçok parti başkanı ile görüşecek. Ayrıca Fransız iş adamlarına "Etkili Bir Ortaklık İçin Yeni Perspektifler" konulu bir sunuş yapması da bekleniyor. Türkiye için Fransa birçok bakımdan önemlidir. Ülkemizin çeyrek asırda alabildiği 35 milyar dolar yabancı sermaye içinde Fransa'nın payı %7 civarında. Fransa'ya yılda 2 milyar dolarlık mal satıyoruz, 2.5 milyar dolarlık mal alıyoruz. Türkiye'yi ziyaret eden yabancılar sıralamasında Almanya, İngiltere ve Hollanda'dan sonra 452 bin turistle Fransızlar geliyor. İlişkilerimizde önemli dört realite Fransa ile Kanunî Sultan Süleyman dönemine uzanan tarihî ilişkilerimiz, aynı veya ayrı saflarda savaşlarımız, dostluk ve işbirliğimiz olagelmiştir. Bugün ilişkilerimiz açısından önemli dört realite vardır: İlki Fransa'da güçlü bir Ermeni lobisinin bulunması, ikincisi Fransızlar'ın demokrasi, azınlıklar ve insan haklarına birçok Avrupa ülkesinden çok daha fazla önem vermesi, üçüncüsü Fransa'nın ABD güdümünden hiç hoşlanmaması ve en önemlisi Fransa'nın Avrupa Birliği yolunda tayin edici ülkelerden biri olmasıdır. Ülkemizin AB ile Gümrük Birliği kararının alınmasında, Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin "aday ülke" statüsünü kazanmasında ve Türkiye'nin Katılım Ortaklığı Belgesi'nin onaylanmasında Fransa etkili olmuştur. Bununla beraber Fransız Parlamentosu'nun 2001 yılında sözde Ermeni soykırımını tanıyan yasayı kabul etmesiyle ilişkilerimizde bir soğukluk yaşanmıştır. Ayrıca ülkemize AB üyeliği müzakere tarihi verilmesinin geciktirilmesinde Almanya ile birlikte önemli rolü olmuştur. Gerek Cumhurbaşkanı Chirac gerekse Başbakan Raffarin Türkiye'ye AB kapısını açacak üyelik müzakerelerinin başlatılması konusunda hep ketum davrandılar veya kaçamak cevaplar verdiler. Fransa'nın bu tavırları, milletimiz nezdinde ciddi bir memnuniyetsizlik kaynağı olmaya devam etmektedir. Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla 27 Kasım 2002 tarihinde Chirac ile Paris'te ilk görüşmesinden sonra, demokrasi ve insan haklarına öncelik vermesiyle tanınan Fransa'da nispeten sıcak bir hava oluşmuştu. Ayrıca TBMM'nin 2003 yılında Irak'a asker gönderilmesi konusundaki birinci tezkereyi reddetmesi, ABD'den farklı bir politika izleyen Fransa'da memnuniyet doğurmuştu. TBMM'nin ikinci tezkereyi kabul etmesine rağmen hükümetin Irak'a asker göndermeme kararı alması da Fransız kamuoyunda olumlu gelişme olarak değerlendirildi. Nihayet başta idam cezası olmak üzere, insan hakları ve demokrasi alanındaki reformlarımız, eski DEP milletvekillerinin tutukluluk hâlinin kaldırılması ve yeniden yargılanacak olması Fransa'da imajımızı olumluya çeviren davranışlar olarak karşılandı. Sayın Erdoğan şimdi yukarıdaki reformlara imza atmış başbakan olarak Paris'e ayak basmaktadır. Her ne kadar 14 Temmuz millî bayramlarını kutlayıp tatile çıkmış Fransızlar konuyla ilgilenmeseler de, bu seyahat bizim için önemlidir. AB yolundaki son dönemeci aşmada işlerimizi kolaylaştıracaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.