Hikâye malum; komutan bölüğe seslenir: "Bölük hazır ol!", "Sağa dön!", "Uygun adım marş!". Bütün erat sağa döner, uygum adım, rap diye yürür. Fakat bir tanesi ne döner, ne adım atar. Kendisine bir komut gelsin diye bakar... Komutan sorar: - Duymadın mı, sen neden yürümüyorsun? Cevap enteresan: - Duydum komutanım. Bölüğe emrettiniz. Yürüdüler! - Peki sen nerelisin? Bu bölükten değil misin? - Hayır komutanım. Ben Kandıralıyım! Mantık sakat, fakat anlatmak için çok geç. Vakit kaybetmeden komutan emrini yeniler: - Bölük marş. Kandıralı sen de marş! Ve uygun adım yola düzülürler. Avrupa Anayasası oylanıyor AB anayasasının yürürlüğe girmesi için 25 üye ülkenin hepsinden karar çıkması lâzım. Kimi parlamentolarında, kimi de halkoylaması ile karar verecek. Şimdiye kadar 9 ülke evet dedi. Geri kalan ülkeler tulum "evet" der mi? Yoksa 25 ülkeden biri veya birkaçı "Kandıralı" çıkar mı? Hafta sonunda referanduma gidecek Fransa'da "hayır" ihtimali ağır basıyor. Özellikle aşırı sağcılar ve inadına katolikler "hayır" kampanyası yürütüyor. Fransa'da Eski ve yeni cumhurbaşkanları, ılımlı liderler tehlikeyi sezip "evet" için kolları sıvadılar. Yetmedi Şansölye Schröder, Toulouse'ta "evet" mitingine katılıyor, İspanya başbakanı Lille şehrine çıkarma yapıyor, Polonya başbakanı, Alman Dışişleri Bakanı lobi faaliyeti yürütüyor. Fransız olmayan sanatçılar, edebiyatçılar, işadamları "evet" ya da "hayır" için çalışıyor. Fransa'dan kimse çıkıp "sizler kim oluyorsunuz da Fransızlara akıl veriyorsunuz?", "ulusal bağımsızlığımızı zedeliyorsunuz!" demiyor. İşte burası çok önemli. Kuytuda bir gerçeğin yeşerdiğini görelim. Bu gerçek, Avrupa insanında millet kavramının üstünde bir birlik kavramının oluşmasıdır. Dil, tarih, coğrafya, duygu, gelenek ve göreneğe dayanan ulus kavramını aşan bir birlik. Ulus-devleti köhneten ve ulusal bağımsızlık kavramını sorgulatan bir tutum. Bir ülkedeki referanduma sınır ötesi katkılar, yorumlar, çeşniler karışıyor ve halk tabiî karşılıyorsa, milliyetçilik ve ulus devlet kavramları "Avrupalılık" ile ikame ediliyor demektir. Biz böyle yorumluyoruz. Bu gerçeğin ötesinde, fransızlar önümüzdeki pazar günü sandığa gidip AB anayasasına "hayır" dese ne çıkar? Maç biter, herkes kendi evine döner mi? Hayır. Takıma uyamayan Kandıralı saha kenarına alınır, masörler devreye girer. Fransız seyircilerde bir dalgalanma görülse de diğer ülkeler oynamaya, tribünler alkışlamaya devam eder. Türkiye yedek kulübesinden çıkıp, saha kenarında ısınma hareketlerine başlar. "Oynamaya hazır" hâle getirilen "Kandıralı" sahaya girince biz kulübemize döneriz. Ama o arada yapacağımız koşu, tribünlerin performansımızı yakından tanımasına yardım eder. Nasıl? Fransa Avrupa'nın Kandıralısı olsa, bizim için daha iyi değil mi?