İngilizcenin dünya dili olma yolunda rakipsizleştiği bir zamanda lâiklik "laicite" kelimesi İngilizceleşmeye direniyor. Lâikliği Fransa keşfetmiştir. Orta Çağda kilisenin tüm siyasî ve idarî gücü eline geçirmesine bir tepki olarak gelişen akım, zamanla bu gücü devlete vermiştir. Amerika, İngiltere veya Almanya'daki gibi uzlaştırıcı yumuşak bir yol bulamayan Fransa 1905 yılında çıkardığı bir kanunla din ile devleti tamamen ayırmış, kiliseyi idarî ve siyasî hayattan tecrit etmiştir. İnsanların inançları icabı giyinip kuşanmalarına, dinî sembolleri taşımalarına izin vermemiştir. Fransa'nın lâikliği Avrupa'da bir istisnadır. Batı Avrupa'da devleti resmen "lâik" olarak tanımlayan tek ülke Fransa'dır. Türkiye'den sonra Fransız tipi lâikliği örnek alan iki ülke Hindistan ve Nijerya'dır. Müslümanlık Fransa'da ikinci din Fransa 100 yıl önce bu kanunu çıkardığında Katolikler, Protestanlar ve Yahudiler teşkilatlanmış, mabetlerini kurmuş durumdaydılar ve o günden bu yana faaliyetlerini sürdürebildiler. Ama 1960'lardan sonra mağripten maşrıka eski sömürgelerinden ve İslâm ülkelerinden aldığı göçlerle Fransa'nın dokusu değişti, sosyal beklentiler ve ihtiyaçlar farklılaştı. Bugün 60 milyon nüfuslu Fransa'da beş milyon Müslüman yaşamaktadır. Bunların bir buçuk milyonu Cezayir asıllı, bir milyonu Faslı, 350 bini Tunus asıllıdır. Türklerin sayısı da 350 bine ulaşmıştır. Ayrıca kırk binden fazla ihtida etmiş Fransız vardır. Beş milyon Müslümanın üç milyonu Fransız vatandaşıdır. Bir zamanlar üzüm toplamaya, yol yapmaya, otomobil üretmeye gelen işçiler Fransa'da yerleştiler, çoğaldılar, tahsil yaptılar, iş tuttular, vatandaş oldular... Şimdi bu Müslüman nüfus kendini ifade etmede ve ibadetlerini yapmada zorluklarla karşılaşmaktadır. Sarkozy V. Cumhuriyeti sallıyor Fransa bir tarafta 100 yıllık lâik cumhuriyet kanunu, diğer tarafta inanç özgürlüğü ve çağdaş demokrasilerin insan merkezli değerleri arasında sıkışmış durumda. Beş milyon Müslümanı dışlamamak, hem de lâik cumhuriyetle çatıştırmamak için yol arıyor. Derin sessizliği eski içişleri bakanı, şimdiki ekonomi bakanı Nicolas Sarkozy bozdu. Sarkozy ay sonunda UMP partisinin başına geçmeye hazırlanıyor. Sonra bakanlıktan istifa edecek ve 2007 yılında Chirac'ın boşaltacağı Fransa Cumhurbaşkanlığına aday olacak. Hatırlayacaksınız mösyö Sarkozy Türkiye'nin AB'ye girmesine soğuk bakanlardan. Ama samimi bir demokrat ve düşünen bir siyasetçi. Ay başında yayınlanan "Cumhuriyet, dinler, umut" kitabında cumhuriyeti, lâikliği, devlet ve din ilişkilerini yeniden tarif ediyor. Hayat ve maneviyat arasına 1905 tarihinde örülen duvarı yıkıyor. Hayatın anlamı ve insanın niçin var olduğu sorusuna umutlu bir cevabın ancak dinle verilebileceğini ve devletin bu ihtiyaca bigâne kalamayacağını savunuyor. Homoseksüelliğin kabullenildiği, gençlerin elektronik müzik eşliğinde meydanlarda kendinden geçtiği, hak ve kendini ifade etme hürriyeti namına saçlarına boyalar vurup, türlü şekiller verdiği bir dünyada halkımız inancının sembollerini taşımada neden zorlansınlar?" "Müslümanlar salaş mahzenlerde, kirli garajlarda ibadete mahkum olmasınlar" diyerek bayrak açıyor. Bu konuda sosyolog ve devlet adamı Tocqueville'in "Demokratik bir cumhuriyet için din, diğer tüm şeylerden daha gereklidir" sözüne sahip çıkıyor. N. Sarkozy Fransa için alışılmıştan kopma anlamına gelebilecek tezlerle bir tartışma başlatmış durumda. Muhalifleri ona "Müslüman oylara yönelik siyaset yapıyor" diyor. Oynayan taş bakalım nerede duracak?