Fransa'nın Müslümanlara hizmet tutkusu!

A -
A +

Laiklik ilkesi malum, Fransız keşfi. Kilisenin Orta Çağdan beri süregelen siyasî nüfuzunu kırmak için 1905 yılında laiklik kanununu çıkardılar. Devlet ile kiliseyi birbirinden ayırdılar. Kanunla devlet inanç hürriyetini koruyor, vatandaşlarının ibadetlerini serbestçe yapmalarını garanti ediyor. Ama hiçbir dini tanımadığını, dinî hiçbir faaliyeti parayla desteklemeyeceğini, din adamlarına ücret ödemeyeceğini de ilân ediyordu. 1905 Fransa'sında kanun kabul edildiğinde, Katoliklerin kiliseleri, Yahudilerin havraları vardı. Ülke çapında çoktan organize olmuşlardı. O zamandan beri gelirleriyle dini faaliyetlerini finanse etmekte bir zorlukla karşılaşmadılar. Fakat zamanla başka din ve mezhepler de gelişti. Başta Müslümanlar çoğaldı ve Müslümanlık Fransa'da ikinci din oldu. Öyle olunca da yüz yıl önce kabul edilen kanunu değiştirmekle korumak arasında bir tartışma başladı. Nicolas Sarkozy daha içişleri bakanı iken Fransa'daki Müslümanlar meselesini kafasına takmıştı. Onlara bir iyilik(!) yapmayı düşünüyordu. Düşüncelerini de "Müslümanlar sahipsiz, mahzenlerde, garajlarda, kötü ortamlarda namaz kılmalarına dayanamıyorum. Onlar da temiz ibadet yerlerine kavuşmalılar. Fransız toplumuna entegre olmalılar. Bunun için onlara yardım etmeliyiz" diyordu. Şimdi cumhurbaşkanı olunca işi hızlandırmak istediği anlaşılıyor. Hâlen Fransa'da yedi milyona yakın Müslüman ve 1500 kadar imam var. İmamların pek azı Fransızca biliyor. Fransız devleti, Arap/Afrika/Pakistan kökenli imamların Müslümanlara köktendinci fikirler aşıladığı saplantısında. Müslümanlara yardımın en etkili şekli olarak "din okulları açmak ve kendi imamlarını istedikleri gibi yetiştirmek" formülünü bulmuşlar. Böylece Fransızca konuşan daha donanımlı imamlar üretmeyi, hem de bir nevi "Fransız Müslümanlığı" türetmeyi hedefledikleri anlaşılıyor... Müslümanlar cami yapmanın kolaylaşacağı ve çocuklarını gönderecekleri dinî okullar açılacağı umudundalar. Bazıları ise temkinli: "Yardım yapar görünüp Müslümanları denetim altında tutacaklar ve İslamiyet'i doğru referanslarından saptıracaklar" diyorlar. Katolikler ve Yahudiler örgütlü ve tuzları kuru olduğu için, Fransız ulusalcıları ve komünistleri Müslümanlığa kökten karşı olduğu için, 1905 yasasının virgülüne dokunulmasını istemiyor. İktidar partisi ve çoğu sosyalistler insan hakları ve küreselleşme gereği olarak kanunda değişiklik yapmaya olumlu bakıyor. Ama pandoranın kutusunu açınca "hakim olamayacakları gelişmeler" olmasından çekiniyorlar... Malum, dinleri aşındırmaya yönelik laikçiliğin anayurdu Fransa. Biz Laiklik ilkesini 1937 yılında Fransa'dan aldık. Onlardan daha katı şekilde uyguladık. Meselâ Diyanet İşleri Başkanlığını ihdas ederek, imamları tayin ve maaşlarını ödeyerek. Rejim imamları yetiştirmek amacıyla ilk İmam Hatip Okullarını açarak. En başta laikliği tarif etmeyerek (bizde laikliğin tarifi olmadığını Yargıtay başkanları söylüyor) istediğimiz gibi eğip büğdük. Zavallı Fransızlar laikliği tarif ederek, kendilerini bağlamışlar. Dışına çıkamıyorlar. Bizde hiçbir öğrenci başörtülü okula gidemiyor. Oysa Fransa'da bu kural sadece devlet okullarında geçerli. Tüm özel okul ve üniversitelerde isteyen başını örtebiliyor... Müslümanlığın Fransa'da yayılmasının verdiği "baş ağrısı"(!) yeni değil. Elli yıl önce De Gaulle, Cezayirlilerin Fransız toplumuna entegre olacağını düşünenler için "kuş beyinliler" diyordu. " Sirke ile zeytinyağını birleştirmeye kalkmayın. Şişeyi ne kadar çalkalarsanız çalkalayın bir süre sonra yeniden ayrışır. Bugün on milyon, yarın yirmi, daha sonra kırk milyon Müslümanı hazmedemez bu ülke.." [*] O lâf şimdi "Avrupa Müslüman Türkleri hazmedemez, imtiyazlı ortaklık verelim" diye devam ediyor... ..................... [*]Alain Peyrefitte ; C'Ètait de Gaulle, tomeI, Ed. De Fallois-Fayard.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.