"Fransız Müslümanlığı"

A -
A +

Son zamanlarda dinî terminolojiye yeni kavramlar kazandırılmaya (daha doğrusu sokuşturulmaya) çalışılıyor. Bir vakitler Türkiye'de, İran'da, Arabistan'da, Afrika'da Müslümanlığın farklı tatbikatlarını gören Almanlar ülkelerinde yaşayan Müslümanlar için bir "Alman Müslümanlığı" ihdas etmeye kalkışmışlardı. Şimdilerde de "Fransız Müslümanlığı" çokça konuşulmaya başlandı. Fransızların Müslümanlıkla ilgileri yeni değil. Emevilerin Kurtuba'yı aşıp Fransa'nın Poitiers (Puatiye) kasabasına dayandığı 732 senesine kadar gider. Daha sonra Osmanlı ceddimiz Balkanları aşıp orta Avrupa'ya kadar ilerlediklerinde Müslümanlarla ilişkilerde yine Fransızların başı çektiğini görüyoruz. Osmanlı'nın yıkılışında belki İngilizlerden sonra payı olan Fransa, başsız kalan darmadağınık Arap aşiret reislerinin, daha sonra petrol şeyhlerinin ağabeyliğine soyunmuştu. Bununla kalmayıp Mirleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyeliği avantajıyla Müslüman ülkelerin hamisi ve önderi olmaya bile özenmişti. Bir düzine Frankofon (Fransızca konuşan) Afrika ülkesi bulunmasının hikmeti buradan geliyor. Fransa Osmanlı'nın çekilişinden beri Mağrip diyarına şekil veriyor. Eski Osmanlı beyliği olan Tunus, 1883'ten itibaren Fransız himayesine girdi, onların dediğini yaptı. Başlangıçta bey, kadı, şeyh, halife gibi unvanlara dokunmadılar. Ama onların yetkilerini kısıp, Fransız valinin emrine soktular. 1934'ten 1987'ye Habib Burgiba zamanında ise Tunus kültüründe İslâma ve Arab'a ait ne varsa reddi miras edildi. Ağabeyleri Fransa'nın himayesinde keşfettikleri katıksız bir Tunusluluk fikri geliştirilmeye çalışıldı. Şimdi Tunus caddelerinde gezerken tarihî yapılar ve folklor motifleri hariç, Müslümanlığa dair bir iz göremezsiniz. Fas Kralı 2. Hasan 38 yıllık saltanatı sırasında Fransa ile ilişkilerini öylesine geliştirdi ki 1999'da ölümünden bir hafta evvel veliaht oğlunu alarak Paris'e gitti, Fransız millî bayramına iştirak etti. Cumhurbaşkanı Chirac'a emanet edilen Oğul VI. Muhammed Fransız âdap ve muâşereti ile yetişmekte ve ülkesini yönetmektedir! Cezayir ise elli yıl önce Fransızlara karşı bağımsızlık savaşı verdi. Ama tam kendine gelmek üzereyken 1992 seçimlerinin arifesinde karıştırıldı! Kahir ekseriyetle seçimi kazanacağı anlaşılan FIS (İslâm Selâmet Cephesi) askerî darbe ile çökertildi. O zamandan beri Fransız payandalı dekoratif partiler tarafından yönetiliyor. Şimdiki cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın devleti yönetmekten aciz olduğunu bizzat Fransızlar söylüyor. Ama ne var ki, iyi bir Frankofon ve Frankofil (Fransız sever) olduğu için seçimleri kazanıyor. Irak kukla yönetimine başkan yapılan Iyad Allavi ABD için ne ise, Fransa için Cezayir'de Buteflika o! Fransa Mısır'dan müzaheretini esirgememektedir. Lübnan'a özel ilgisi vardır. İran ile çok özel ilişkiler geliştirmiştir. Humeyni'yi yıllarca himaye etmiş ve vakti gelince İran'a ihraç etmiştir. Vefatından hemen önce Arafat'ın tedavisi için gösterdiği gayretleri de bu çerçevede anlamak lâzımdır. Yani Fransa Müslümanlara kucak açan bir ülkedir. Ama içinde İslâm olmamak kaydıyla! Şimdilerde ise kendi buluşları olan lâikliği tartışıyorlar. Acaba niye? Bunu gelecek yazımızda yorumlayacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.