Geleceğimizi inşa etmek

A -
A +

Millet olarak gelecekle pek ilgilenmeyiz. Hele uzak gelecek hiç hesabımızda yoktur. Geleceğe "nasıl olsa vakit var" der ve ihmal ederiz. İhmal edilen "gelecek" ileride "şimdi" olur ve bir kavşakta "âcil" olarak önümüzü keser. İşler âcil hâle geldiğinde vakit çoktan geçmiş, yapılacak pek bir şey kalmamış demektir. Başımızı öne eğer, bir adımlık mesafelere bakar, yumurta kapıda telâşla koştururuz. Amerikalılar, Avrupalılar, Japonlar böyle yapmıyor. Onlar güçlü düşünce kuruluşlarıyla "Gelecek Bilimi"ni kullanarak on, yirmi, elli, yüz yıllık hesaplar güdüyor, geleceğe projektör tutuyorlar. Onlar sebep sonuç ilişkilerini değerlendirip, insan ve toplum reflekslerini dikkate alarak, uzun vâdede toplumlarda ve küresel çapta meydana gelebilecek gelişmeleri tahmin ediyorlar. Tahminleri doğrulandıkça, daha ileri metotlar geliştiriyorlar. Bu tahminlerin hiçbirisi ileride olacakların önceden haber verilmesi veya geleceğin fotoğrafı değil. Ama olabilecekleri anlama ve geleceği inşa etme bakımından fevkalâde kıymetli yorumlar. Gelecek ve her şey elbette Cenâb-ı Hakk'ın takdirinde. Kullara düşen yine O'nun yarattığı bilgi ve araçları araştırıp, sebeplere yapışmak, arkasında gizlediği nimetlerden istifade etmek ve tüm insanlığa faydalı olmaya çalışmak. Geçmiş betonlaştı geleceğe bakmalı "Geçmiş" betonlaşmış, sabitleşmiş ve bir daha geri gelmemek üzere müdahale sahamızın dışına çıkmıştır. "Şimdi" ise harcın döküldüğü zamandır, onu şekillendirebiliriz, kıvamını değiştirebiliriz. Ama yine de tasarrufumuz tam değildir. Zira çevre şartları oluşmuştur, kısıtlı bir zamanda harcı döküp geçmek zorundayız. Halbuki "gelecek" öyle değil, o bizim tasarrufumuzda. Gelecek, projeler çizeceğimiz serbestlik alanı. Gücümüzü, yeteneklerimizi kullanacağımız fırsatlarla dolu. Ve gelecek kısmen cüzî irademize bağlı. Ama bir muradı olanlar için böyle. Seneka'nın deyişiyle "Nereye gideceğini bilmeyenler için uygun rüzgâr yoktur". Hedefi olanlar, bir gün rüzgârı arkalarına alıp, engin ufuklara yelken açacaklar. Hedefi olmayanlar saçlarını yolup, gidenlerin ardından bakacaklar. Milletçe zayıflığımız burada. Vizyona dayalı projeler geliştirip, yıllar boyu sabırla taşı taş üstüne koyacağımıza "kestirmeden gitmek", "köşe dönmek" kolaycılığına saparız. Başarıyı hazırlayan ilim ve fikir çilesini yüklenmek yerine "akıllı düşünürken deli malı götürür" gibi ucuzlukların ve tembel zekîliklerin arkasına yaslanırız. Sonunda kötü, pahalı, kalitesiz sonuçlar alırız. Ardından da "N'olacak bu memleketin hâli?" diye yakınırız. Ama uyanma belirtileri yok değil. Geçen hafta Forum İstanbul toplantılarında ülkemizin geleceğiyle ilgili konular tartışıldı. Amaç 2023'lere kadar Türkiye'yi küresel birinci lige yükseltecek stratejinin temel taşlarını ortaya çıkartmaktı. Geleceğimizi inşa yolunda umutlarımızı tazeleyen fikirler ortaya atıldı. Bazıları eşikte çelme atmaya çalışsa da, Sakarya iki büklüm değil artık, doğrulmuş. Engin ufuklara on, yirmi yıl sonrasına bakıyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.