Çok sıcak bir yaz geçirdik. Çöl rüzgârları Anadolu'yu ısıtınca birkaç kıvılcım 4000 hektar ormanımızı kül etmeye yetti. Toplumu da gerip, bir kıvılcımla kül etmeye heveslenenler yok değil. Onlar ülkeyi sonu kestirilemeyecek felâketlere sürüklemek istiyorlar. Mayıs başlarında koparılan vaveylayı unutmadık. Meclis başkanının 23 Nisan konuşmasını bir özgürlük manifestosu olarak alkışlamak varken, bazıları onu lâikliğe yöneltilmiş tehdit gibi saptırmaya çalıştılar, tutmadı. Danıştay'a silâhlı saldırı irticaî bir eylem olarak pazarlanmaya çalışıldı... Tutmadı. TSK komuta kademesindeki rutin görev değişiklikleri abartıldı, hükümetle bir düelloya dönüştürülmeye çalışıldı, tutmadı. Belediyelerin yapa geldiği ve aslında yanlış da olmayan bazı dinî ifadelere yayınlarında yer vermesi abartıyla gündeme taşındı. İrtica simsarlarının plânları yine tutmadı. Karaburun kumsalında cereyan eden âdî bir söz dalaşını "genç kız bikiniyle gittiği plajda haşemalı ve tesettürlü bir grubun saldırısına uğradı" şeklinde çarpıtıp, yazıp çizdiler. Bir "irtica gündemi" oluşturmaya çalıştılar. Aynı günlerde aynı yerde bir başka olay; genelev patroniçesi Manukyan'dan kalma otelin önündeki heykellerin görüntüsü müşterileri incittiği için, otelin yeni sahipleri heykellerin edep yerlerini alçıyla örtmüşler. Adamcağızlar "Afrodit'i sansürlediler" diye hırpalandı... Bir acûze "başörtüsünün ilk olarak Sümerler'de genelev kadınları tarafından kullanıldığını" yazmış... Savcılık provokasyona soruşturma başlatmış. Bunlar tesadüfen mi oluyor? Evvelki gün "Mahmut Hoca Cemaati"nin sıklıkla gittiği İsmail Ağa camiinde emekli imam bıçaklanarak öldürüldü. Kaatil linç edildi... Durup dururken kendi hâlindeki bir cemaate böyle bir tahrik niçin yapılır? 1998 yılında aynı yerde, aynı tarzda Çukurbostan Camii İmamı sohbet sırasında silahlı saldırı sonucu öldürülmüştü. Tahrikçiler "O gün tutturamamıştık, bir daha deneyelim" mi demiş olabilirler? Güvenlik ve yargı herhalde işin dibine inecektir, bekliyoruz. PKK tam zamanında eylemler yapıyor. Lübnan'a asker gönderme gündemde iken, ne demek istiyorlar dersiniz? Hükümeti Lübnan meselesiyle sıkıştırmanın tam zamanı. "PKK varken Lübnan'da Hizbullah ile uğraşmak bizim nemize?" söylemi slogancı, sıradan kitleler nezdinde tutturulmaya çalışılıyor... Üniversitelere kayıtlar başladı. Birileri"Cumhuriyet ve lâiklik tehlikede" diyebilmek için her ortamı kokluyor. Her söz ve hareketten bir "rejim meselesi" üretmeye çalışıyor. Millet bu zamana kadar yemedi, kıvılcım tutmadı. Ama tahrikçiler daha bıkmadı. Sonuna kadar bir elde çakmak diğerinde taş, kava kıvılcım salmaya devam edecekler, tansiyonumuzla oynayacaklar. Kime, kimlere, ne zaman kıvılcım sıçrayacağı belli değil. Her ferd, her cemaat, tüm sivil toplum kuruluşları, özgürlüğü, demokrasiyi hayat tarzı olarak benimsemiş hepimiz uyanık olmalı, fevrî davranmamalıyız...