Son günlerde bazı kadınların camilerde başı açık namaz kılmaları veya erkeklerin arasına karışıp, cuma namazı kılmak istemeleriyle ilgili haberler dikkatinizi çekiyor olmalı. Kadınlara cuma namazının farz olmadığı bilinirken, câmi ve cemaatle namaz kılmanın âdabı belli iken bu muhabbet de nereden çıktı? Yine neler tezgâhlanıyor diye sormadan edemiyor insan. Bir kısım medya olayı öne çıkararak ve kurcalayarak veriyor. Durumdan "iş çıkarmak" isteyenler de televizyonlarda "söyleşi"ler tertip edip, bubi tuzakları asıyorlar kalabalığın arasına. Birinin takılıp, patlatmasını özler gibiler... Danışıklı "söyleşi"de ilki soruyor "İslâmın ritüelleri(!) hakkında ne düşünüyorsunuz" diye. Diğeri cevaplıyor: "Dini dogmalardan kurtarmak, herkesin kendince ibadet etmesine mani olmamak lâzım!" Ve ekliyor: "Batı'da Katolik kilisesinin hegemonyasını kırmak için Lüther'ler, Calvin'ler çıktı. Kendi mezheplerini kurup, kiliselerini ayırdılar..." Bu eğrileri nasıl düzeltmeli? İslâmı kendi ıstılahı ile değil de Hıristiyan ayinini ifade için kullanılan terimlerle tanımlamak cehline ne demeli? Ya günah çıkartıp, cennettin anahtarını veren rahiplerin istismarına haklı olarak isyan edenlerin eylemini, bizimkilere misal tutma çabasına? Bunca cehil, ancak tahsille öğrenilir! İstanbul ve Ankara camilerinde eyleme kalkışan kadınlar hâlis niyetli iseler önce "Edile-i şeriyye"yi, sonra "Ef'âl-i mükellefîn"i öğrenmeliler. Yok eğer "biz kendimizce, keyfimizin estiği şekilde ibadet ederiz" diyorlarsa, lütfen buna İslâmiyet demesinler. Başka bir din adını versinler. O zaman kimse karışamaz. Herkes dinini seçmekte, inanıp inanmamakta serbesttir. Bendeniz bu kıpırdanışlara din gayretinden doğan masumane eylemler nazarıyla bakamıyorum. Bir gedik açmaya, bir kıvılcım üretmeye çabalıyorlar, diyorum. Hafızamız nisyân ile mâlul olmasın. Binlerce başörtülü kızımız YÖK zulmünü protesto etmek için dizilmiş yürürken; Atatürk posteri takılmış sopayı o kızların gözüne gözüne uzatan mini etekli kızı hatırlayın lütfen... Bu tahriki tezgâhlayanlar bir sataşma olsun istiyorlardı, ufak bir kıvılcım bekliyorlardı... Müslümanlara, mütedeyyin insanlara çok iş düşüyor. Tahriklere kapılmamak, sloganlar arkasında koşmamak, din simsarlarını dinlememek. Vakarıyla, sözüyle, sükutuyla, gülmesiyle, gülmemesiyle, duruşuyla, bakışıyla, iş yapışıyla, temizliğiyle, insanlık kalitesiyle örnek olmak.... AK Parti de çok dikkatli olmalıdır. En çok dini hassasiyetlerinden tahrik edilip, vurulmaya çalışılacaktır. Başörtüsü probleminde olduğu gibi, kamusal yasaklarda olduğu gibi, içki meselesinde olduğu gibi... Toplumumuzda yeni bir "Şubat soğuğu" özleyenlerin, "İrtica tehdidi" ile gündem oluşturmak isteyenlerin kalmadığını sanmayalım. Onlar topluca ölüp gitmediler. Bunca "denemenin" sonuç vermemesinden umutsuzlaşmış, biraz da sabırsızlaşmış hâlde bekliyorlar. Bir "şey" olsa diyorlar: "Dinci bir tartışma başlasa, birkaç cübbeli yürüyüş yapsa. İki sarıklı slogan atsa ve bir meczup büst kırsa..." Meselâ dedik...