Başörtüsü yasağı yıllardır ağrı veriyor, içki meselesi bir süredir çok tartışılıyor. Başörtüsüne rejimi tehdit eden "simge" diyenler, harâbât ehlinin dinî inançları baskı altına almak için içkiyi "simge" haline getirdiğinin farkında olmalılar. İnsanların değerleri vardır. Değerlerin farklılığı toplumların farklılığını oluşturur. Değerlerin kaynağı ise dindir, örftür, kültürdür. Aile, okul, çevre, medya, kurumlar değerlerin tanıtımını, benimsetilmesini ve korunmasını sağlar. Sosyolojik araştırmalar gösteriyor ki toplumlar geliştikçe bilim iktisadî değerlere, sanat bilimsel değerlere galebe çalıyor. İnananlar için ise dinî değerler bütün değerlerin en vazgeçilmezi. Sanat değerlerinden de önce, hayatın anlamı onunla. Böylesine farklılaşmış değerlere sahip insanların bir arada yaşaması hayatın kurallarla nizam altına alınmasını gerektiriyor. Yasaların fonksiyonu toplumsal ve kişisel değerler arasında hakem olmak, birini diğerine yedirtmemek. Hiçbir değerin dayatılmasına, değer kabul edilenin başkaları tarafından horlanmasına göz yummamak. Lâiklik insanların dinî inançları dolayısıyla devlet nezdinde ne imtiyazlı, ne de mağdur olmamasını gerektiriyor. Ama ülkemizde yıllardır bir dayatma devam ediyor. Herkesin 'değeri' kendine Anadolu'da, İstanbul'da, her yerde "lokantamız içkisizdir", "içkisiz aile lokantası" veya tam tersine "içkilidir" yazılı mekanlar dikkatinizi çekmiş olmalı. Toplumda kendiliğinden kavgasız, çekişmesiz oluşan bu düzenleme müşteri odaklı pazarlamacılığın ötesinde, inanca saygılı medenî bir davranıştır. İsteyen istediği yere gider. Ama görüyoruz ki, içki meselesi olunca bazıları ne müşteri odaklılık tanıyor, ne insan hakkı. Onlar uyuşturucu bulamayınca organları seğirmeye başlayan çılgın esrarkeşler gibi saldırganlaşıyor. 2002 yılı yaz ayları. Genel seçimlere birkaç ay var. Bir televizyon söyleşisinde ünlü bir köşe yazarı döktürüyor: "Hıdiv kasrında içki yasağı sürdükçe, bu ülkede başörtüsü yasağı da sürecek arkadaş!" Breh! demiştim adamdaki cürete, hak tanımazlığa, içkiyi başörtüsüne kısas tutan tavra. Adam kanun koyucu gibi davranıyor, meydan okuyor! Yıllar geçti aynı ağızlarda aynı terâne. Başörtüsüne simge deyip, kamusal alandan kovarken kızlarımızın okumasına, toplumsal kaynaşmaya nasıl darbe vurulduğunun farkında olmanın zamanıdır. Asırlardır, nesillerdir inancı gereği hanımlar başlarını örte geldiler. Bugün de halkın başörtüsü takıp takmamak diye bir meselesi yok. Oldu bitti ile, zorlama yorumlarla kenetlenmiş millete soğukluk vermemelidir. Başörtüsü takmak (dinî değer) ile, içki içip keyif almak (nefsî değer) arasındaki farkı anlamak, sunî gerilimi çözmek zorundayız. Dininin kurallarına uyanlar harâbât ehline hor bakmıyorlar. Meyhanelerine karışmıyorlar. İçkinin faziletini söyleyenler kaza, cinayet, boşanma, geçimsizlik istatistiklerini bir karıştırsın. İsterlerse Pompei'nin küllerini deşsin. Örtünmede tehlike görenler de; tarihte tesettürden çökmüş bir devlet, yıkılmış bir rejim göstersin!