Avrupa cenahından gelen "işleri yavaştan alıyorsunuz" ikazına karşılık, Hükümet bugünden itibaren "yoğun bir AB mesaisi" yapmaya karar vermiş. AB nihayet gündemin başında... Bir iş âcil hâle gelmeden harekete geçmemek temel zaafımız. Vakit daralacak, ortam sıkışacak, damarlarımıza adrenalin pompalanacak ve atağa kalkacağız! Son saniyelere bir gol sığdırmaya çalışacağız... On gün sonra AB komisyonu 2006 yılı Türkiye İlerleme Raporunu açıklayacak. Aslında ekim ortalarında yayınlayacağı raporu üç hafta geriye atarak, birkaç olumlu adımımızı görmek ve "tren kazası" diye nitelenebilecek bir olumsuzluğun önüne geçmek niyetini izhar etmişti. On gün sonra açıklanacak rapor, çoktan yazılmış olmalı... Raporda neler olacağını tahmin etmek zor değil. 2005 Türkiye Katılım Ortaklığı Belgesinde taahhüt ettiklerimizi hatırlatacaklar. 16 Haziran 2006 tarihli AB Konseyi zirve toplantısı sonuç bildirgesinde ve eylülde Avrupa Parlamentosunun kabul ettiği Eurling raporunda yazılıp, vurgulananları bir daha önümüze koyacaklar. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıkların haklarının korunması konuları 98 yılından beri yayınlanan İlerleme raporlarının değişmeyen konuları. Çıkardığımız 8 "Uyum paketi" yetmedi. 9'uncusu yetişir inşallah. İfade özgürlüğünde çifte standart olmamalı. Fransa'nın Ermeni kanununu "ifade özgürlüğüne büyük bir darbe" olarak öne çıkardık ve Fransa'nın yüzüne çarptık, iyi de yaptık. Dürüst olup iğneyi kendimize batırmanın sırasıdır. Ülkemizde de ifade özgürlüğünü önemle savunmalı ve uygulamalıyız. 301. maddenin kaldırılması bu açıdan önem taşıyor. Geçen yıl TCK yenilenirken bu maddeyi ekleyerek kendi bacağımıza kurşun sıktığımızı geç anladık. "Benzer maddeler AB ülkelerinde de var" diyorlar. Ama oralarda bu maddeler "önce insan" kriteriyle yorumlanıyor. Bizimkiler ise "önce devlet" diyor. Devletin insanlar için var olduğunu kabullenmediğimiz sürece AB ile uyum sağlayamayacağımızı bilmeliyiz. Yeşil dalgayı yakalamak Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen'in dönem başkanı olarak ülkemiz lehine yoğun çaba sarf ettiğini biliyoruz. AB Genişleme sorumlusu Olli Rehn ve AKPM Başkanı Rene van der Linden her fırsatta destek oldular. Yılbaşından itibaren dönem başkanlığı Almanya şansölyesi Merkel'e geçecek. Merkel'in gündemi şimdiden belli. O genişlemeden çok, iki yıldır stop etmiş olan Avrupa trenini harekete geçirmekle meşgul olacaktır. Yani yeni bir AB Anayasası hazırlanması ve 2009 yılına kadar üye 27 ülke tarafından kabul edilmesi sürecini salimen rayına koyup, işlemesine destek verecektir. Türkiye eğer aralık ayında yapılacak AB konseyinde yeşil dalgayı yakalarsa, iki yıl otomatik vitesle ilerleme imkânına kavuşacaktır. Eğer kırmızı ışıklara takılırsak, uzun süreli ve sıkıntılı bir bekleyiş dönemine gireceğimizden korkarız. "Ulusalcılarımız" içeride, "Avrupa'nın müfritleri" dışarıda Türkiye'nin dörtyol ağzında kaza yapıp, kenara çekilmesini bekliyorlar. Kurallara uyarak, magandalardan sakınarak bu kavşağı salimen geçmeliyiz.