Önceki yazımda 1982 Anayasasının Türkiye'nin gelişme ve değişme arayışlarına cevap veremediğini ifadeyle, uzmanların görüşlerini aktarmıştım. Aynı konuda Yargıtay Birinci Başkanı Osman Arslan 2006 Adli yıl konuşmasında şunları söylemişti: "1924 Anayasası bütünüyle Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan ve yürürlüğe konulan bir Anayasa'dır. 1961 ve 1982 Anayasaları ise olağanüstü dönemlerde hazırlanan tepki anayasalarıdır. 1982 Anayasası'nın pek çok maddesi değiştirilmiş veya yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır... Yapılan değişikliklerle Anayasa yamalı bohça haline getirilmiştir. Anayasa'nın yargı bölümü de dahil olmak üzere yeni bir metin olarak düzenlenmesini gerekli görüyoruz.... Bu yönde yapılacak çalışmalara, Yargıtay olarak her türlü destek sağlanacaktır." Önceki Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya 2003-04 Adli yıl açılış konuşmasında şu görüşleri dile getirmişti: "Düzeltilmesi, değiştirilmesi hatta yenilenmesi gereken yasalarımızın başında Anayasamız gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasaları içerisinde insan hak ve özgürlükleri, çoğulcu, güvenceli, özgürlükçü parlamenter rejim yönünden en ileri ve gelişmişi 1961 Anayasası iken, 1982 Anayasası ne yazık ki tam bir geriye dönüşün belgesi olmuştur. 1982 Anayasası bugüne dek birçok olumlu değişikliklere uğramış, başlangıç bölümü, 30'dan fazla maddesi değiştirilmiştir. Ancak çeşitli tarihlerde yapılan bu değişiklikler yetersiz kalmış, hatta hazırlanış felsefeleri farklı olduğundan öteki maddelerle uyumsuzluklar doğurmuştur. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin anayasal sorunu halen devam etmektedir. Tepkisel felsefeyle ve otoriter devlet anlayışıyla hazırlanmış bu anayasada değişiklikler yaparak ancak sınırlı iyileştirmeler sağlanabilir. Değişim istek ve çabaları sona ermez... (Bu itibarla) Türkiye'de pek çok sorunun kaynağını oluşturan 1982 Anayasası tamamen değiştirilmeli, sadece bugünün değil, yarınların da ihtiyacını ve toplumun beklentilerini karşılayacak, çağın evrensel değerleriyle bütünleşecek yeni bir anayasa kabul edilmelidir. Toplumsal uzlaşma sonucu özgürlüklerin asıl, kısıtlamanın istisna olduğu anlayışı ile hazırlanacak böyle bir anayasa rehberliğinde ancak gelişmiş batı standartlarına ulaşabiliriz". Daha geçenlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldiğinde Anayasa maddelerinin her hukukçu tarafından nasıl farklı anlaşılıp yorumlandığını gördük. Kelâmı farklı meramı farklı bir metin bize gurur vermiyor, utandırıyor. Yeni bir anayasaya sahip olmadıkça meselelerimize kalıcı çözüm üretebilmesi mümkün görülmüyor. Ülkemiz sivil, berrak lisanla yazılmış, vasat yurttaşın okuyup anlayacağı, kısa öz bir anayasaya en kısa zamanda kavuşmalıdır. Yeni anayasa ile demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkeleri tam olarak hayata geçirmeli, bireylerin haklarını en etkili şekilde korumalı, temel hak ve özgürlükler 'İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ve 'Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin getirdiği ilke ve standartlarda güvence altına alınmalıdır.