İnsan hakları, vatandaşlık hak ve sorumlulukları, azınlık hakları, çoğulculuk kavramları sıkça gündemimize gelir oldu. İster sivil anayasa arayışımızdan, isterse AB uyum sürecinden kaynaklanıyor olsun, bunları tartışıyor olmamız iyiye alâmet. İnsan hakları; hangi ırk, dil, din, renkte olursa olsunlar, hangi ülke ve coğrafyada yaşarsa yaşasınlar, insanların sâdece insan olmak sebebiyle sahip olduğu, ertelenemez, ötelenemez, örselenemez haklarıdır. Özü, insana insan gibi muamele edilmesini talep etmektir. İnsan hakları "biz insanlar" ile "devlet" arasında bir sözleşme olarak demokrasinin dayanaklarından biridir. İngiliz(1668), Amerikan(1776) ve Fransız(1789) devrimlerindeki insan hakları geleneğinin ardında bu yatar. İnsanlık 2.Cihan Harbi gibi bir felâketi yaşadıktan sonra İnsan Hakları Evrensel Bildirisini kabul etti. Böylece insan hakları ülkelerin iç sorunu olmaktan çıktı. Hiçbir medenî ülke "özel şartlara" sığınarak insan hakkı ihlâli yapamaz. Yapamaz da, Uluslararası Af Örgütü'nün araştırmasına göre Türk halkının yüzde 63'ü İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni hayatında hiç duymamış! Nerde kaldı hakkını araya. Bugün hâlâ; kılık kıyafetin rejime tehdit oluşturduğunu, azınlıklara haklarını verip vermemeyi, Kürtlerin Kürtçe konuşup konuşamayacağını, Papaz okulunu yeniden açıp açmamayı tartışan bir ülke isek, hak ve özgürlük sınavında başarısızlığımızı, insanî gelişmişlikte 84. sırada oluşumuzu da kabullenmek zorundayız. Kültürümüzde mükemmel örnekler var. Ama köküyle bağını koparmış bir rejimin, tek tip eğitilmiş mağdurları olduğumuzdan bunları öğrenemedik. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve selem Vedâ Hutbesi tam 1375 yıl önce söylenmiş en mükemmel insan hakları bildirgesi... Size bugün bir başka belgeden, Peygamber efendimizin 'sallallahü aleyhi ve selem' bütün Müslümanlara yazdığı bir mektuptan bahsedeceğim. Bu mektup 1558'de vefat eden Ahmet Ferîdûn beğin (Mecmû'a-i münşeât-üs- salâtîn) kitabı birinci cilt, 30. sayfasında yer alıyor. Mektubun tam tercümesi Cevap Veremedi[*] kitabında var. Çok özetleyerek sunuyorum: "Allahü teâlânın insanlara rahmet olarak gönderdiği Muhammed 'sallallahü aleyhi ve selem' bu yazıyı Müslüman olmayan kimselere verdiği sözü belgelemek için kaleme aldırdı. Her kim ki bu ahdin aksine hareket ederse ister sultan, ister başkası olsun, Cenâb-ı Hakka isyan etmiş sayılır. Hıristiyan bir râhip veya turist ibâdet için perhiz yapıyorsa bütün milletimle beraber onlardan her türlü teklifleri kaldırdım. Onlar benim korumam altındadır. Borçlarını affettim. Kalpleri râzı olduğu kadar cizye ve haraç versinler. Onlara zor kullanmayın, dînî reislerini makamlarından indirmeyin. Onları, ibadet ettikleri yerden çıkartmayın. Seyahat edenlere mani olmayın. Kiliselerini yıkmayın, kilise mallarını mescitler için kullanmayın. Her kim buna riayet etmezse, Allah'ın ve Resûlünün sözünü dinlememiş olur". "Nerede olursa olsun, Müslüman erkekle evli Hıristiyan kadınlara kötü muamele etmeyin! Onların kiliselerine gidip, dinlerine göre ibadet etmelerine mani olmayın. Onlara kiliselerini tamir etmek için yardımcı olun. Bu sözleşme kıyâmet gününe kadar devam edecek, değişmeden kalacak ve hiç kimse bunun aksine bir harekette bulunmayacaktır". Hicrî 2.yıl, üç muharrem günü, Medine'de Mescîd-i Nebî'de Hz. Alî'ye yazdırılmış, Peygamber efendimiz 'sallallahü aleyhi ve sellem' ve 17 sahâbe tarafından imzalanmıştır. .................... [*] Harputlu İshak Efendi; Cevâb Veremedi Dıyâ-ül-kulûb, Hakikat Kitabevi, İstanbul, ss: 26-28.