Çocukluk döneminde okuduğumuz Don Kişot romanı hâlâ hâfızalarımızda. İspanyol Cervantes, dünya klasikleri içinde yer alan bu eserinde, Şövalye unvanına sahip Don Kişot'un yel değirmenlerine karşı verdiği amansız mücadeleyi anlatır. Kendisi at sırtında olan Don Kişot'un bir de yardımcısı vardır. Şanso Panço adındaki bu köylü eşeğe biner, kurnaz geçinir, gözü de açıktır. Don Kişot'la tam bir ikili oluştururlar. Hikâye bu ya, yaman ikili bir gün yel değirmenleriyle karşılaşırlar. Don Kişot yel değirmenlerini dev sanarak onlara amansız bir savaş açar. Panço'yla beraber mızraklarını çekip yel değirmenlerine saldırırlar. Sonucu tahmin ediyorsunuz: Birkaç hamleden sonra yel değirmeninin kanatlarına takılıp, uzaklara savrulur giderler... O zamandan beri künhüne varmadan, peşin hükümle saldırmanın, bilmediğine düşman olmanın ne kötü şey olduğu "kıssadan hisse" olarak anlatıla gelir... Ağzı olan konuşuyor, her olayda bir rejim ve irtica kokusu alınıyor ya, ondan aklıma geldi. "İrtica geliyor, laiklik elden gidiyor" söylemleri sosyal bir kirlenme halini aldı. Atamalarda irtica, meclis aritmetiğinde irtica, erken seçim istememek irtica, bu meclis cumhurbaşkanı seçerse irtica, meslek liselerine üniversite yolu irtica, bir kendini bilmez karısını dövdü, bir serseri cinayet işledi irtica, Arap sermayesi geliyor irtica, kadınlar tribünün bir tarafında oturmuş irtica, etek boyları irtica... Tad vermiyor beyler, çürük sakız gibi irtica geveleyip durmak hiç çekilmiyor artık. Rica ediyoruz; irticasız bir gün, bir yazı, bir konuşma, bir açılış, bir nükte bekliyoruz sizden. Ricâlimizin de irticasız toplanmasını... Evham basıp toplumu kirleten korku siyasetçilerine nasıl anlatsak? Bu tarzın halkımıza hiç hitap etmediğini, demokrasiye asla yaramadığını, ülkeye zaman kaybettirdiğini nasıl söylesek? Referandum yapmaya ne dersiniz? Kerameti kendinden menkul seçkinlerimiz sırça köşklerinden çıkıp, halkın arasına karışsalar, bir dem dinleseler ve millet aynasındaki izdüşümlerine baksalar. Olmadı, TESEV'in Türk toplumunun demokratikleşme meseleleri üzerine bin çileyle araştırıp yayınladığı kıymetli raporları okusalar. Tekdüze kafalarına azıcık bilgi, bir fiske de hoşgörü ekleseler... Ne olur? Neleri eksilir? Kuşandıkları at gözlükleri mi düşer? İdeolojik kimyaları mı bozulur? Yoksa "dinciler" diye kuruntu bir kategori oluşturup, Şanso Panço misali bir ömür kılıç salladıklarının milletin saf mayası olduğunu anlayarak nedamet mi duyarlar? Çok şey mi istiyoruz a dostlar? Birazcık da beyinle çalışmak neden bu kadar zor? Bunu başarabilirlerse önce kendileri huzur bulacak, sonra millet ferahlayacak. Ekonomik "kalkış" gibi, demokratik "kalkış" da başarılacak. İnsanımız farklılıklarıyla, ayrılıklarıyla, zıtlıklarıyla kucaklaşacak. Toplum bütünleşecek, üretken ufuklara açılacak. Laiklik, irtica, başörtüsü milletin gündeminde yok. Puslu havayı seven bir avuç kurttan başka kurcalayanı kalmadı. Eğer "hakimiyet milletin" ise gerçekten, kördüğümü bir referandumla çözmek, neden olmasın?