Ülkelerin kuraklık, kıtlık, gıda sıkıntısı, iktisadî çalkantı gibi küresel meselelerle uğraştığı bir zamanda kendi ürettiğimiz "iç meselelerimiz" yüzünden başımızı kaldırıp dışarı bakamaz olduk. Değişim sürecimizin temel çıpası olması gereken AB ile ilişkilerimiz bile neredeyse unutuldu. Hafta başında Ankara'da toplanan AB Troykası dahi fasit daireden çıkmamıza yetmedi. Troykanın gündemini müzakere süreci ve tarafların beklentileri oluşturur. Ayrıca günü değerlendirip geleceğe dair bir perspektif bulmaya çalışır. Temenniler dile getirilir, dönemler arasında uyumlu bir geçiş yapılmasına imkân verir. Bu açıdan bakıldığında toplantıda Türkiye-AB ilişkileri üzerinde ilerleme raporlarında yıllardır yazıla gelen (demokratikleşme, ifade özgürlüğü, azınlık haklarının korunması, Kıbrıs meselesinde ilerleme kaydedilmesi vb.) bildik konular ele alınması normaldir. Ama bu sefer misafirlerimizin zihninde yürümekte olan parti kapatma davalarının ağırlık taşıdığı anlaşılıyor. Toplantının ev sahibi sıfatıyla Dışişleri Bakanı Ali Babacan Türkiye'nin AB hedefinde sapma olmadığını, yeni Vakıflar Yasası ve TCK 301'inci maddesinde yapılan değişiklikler hakkında bilgilendirme yapıyor. Troykanın diğer üyeleri bunlardan duyduğu memnuniyeti dile getirmekle beraber, "Türkiye kendi ürettiği krizden nasıl çıkacak?" sorusuna cevap arıyorlar. Olli Rehn toplantı vesilesiyle kendisine yöneltilen sorulara cevap verirken bizim ulusalcı cephede sıkça dillendirilen tenkitleri de cevaplıyor: "Gelecekte AB üyesi olabilecek bir ülkeden bahsediyoruz. Türkiye'deki gelişmelere kayıtsız olamayız. Ülkenizdeki gelişmekleri izlemek görevimiz. Türk demokrasisinin dur-kalk şeklinde yürümemesini istiyoruz. Daha fazla istikrar bekliyoruz" diyor ve ekliyor: "AKP'nin şeriat yasasını savunmadığını aslında sağır sultan bile biliyor.'' "Biz herhangi bir partinin yanında değiliz. Demokrasinin üstünlüğünü benimsiyor, temel Avrupa değerlerini savunuyoruz, hukukun üstünlüğünü destekliyoruz". "Biz demokratik laikliği destekliyoruz. Demokratik laiklik; bir toplum içinde hakların eşit uygulanması, belli bir dine mensup olanların olmayanların inançlarına saygı göstermesi demek!" Bu tarif bizim militan lâiklik yandaşlarını sıkıştırmış görünüyor. Önümüzdeki günlerde "Laiklik ihlallerinin odağı olduğu iddiasıyla AB'nin de kapatılması"nı düşünenler çıkabilir!