eçen haftaya damgasını vuran Şemdinli soruşturması olayı, ekonominin rayında ilerlemesi ve ülkenin huzuru için siyasî istikrara ne kadar ihtiyacımız olduğunu bir daha gösterdi. Ekonominin göstergeleri bir anda "pik" noktalara savruldu. Zihinler karıştı. Nasıl karışmasın ki, saniyenin kaç milyonda bir kesrinde zihinlerde bir düzine şimşek çakıyor. Her biri tek başına ülke göçüren çapta felâketleri hatırlatıyor: 2001 kitap fırlatma olayı ve ardından gelen çöküntü sımsıcak duruyor. 28 Şubat daha dün gibi, soğuk. İliklerimize kadar üşüdüğümüzü hissediyoruz. Bir ülkenin halkı, devletinden ancak bu derece soğutulabilirdi. Bu soğukluğun ilelebet sürmesini arzu edenler yok değil. Hafızamız 1980, 1971, 1960 darbelerini kayıtlardan silmiş değil. Millet iradesine "ipotek koyma" ve demokrasiye "şal örtme" sivrilikleri Guliver'in hayalî beldesinde yaşanmadı. Bu Gülkede millete rağmen oynandı. Her oyunda olduğu gibi, bu kepazeliklerin de "alkışçıları" vardı... Zihinleri fazla yormayalım. Kokuşmuş Bizans oyunlarının tarihi insanlık kadar eski. Gönül artık bunca kıssadan yarım hisse almış olduğumuzu görmek istiyor. İstiyor da şu bir haftacık kesitin analizi bile ne mene illete tutulduğumuzu gösteriyor: İnsan haklarını ve hukukun üstünlüğünü öne almış, demokrasisi yerli yerine oturmuş hiçbir ülkede "askerî" konular bizdeki gibi gündemi işgal etmez, medyada üniforma bu derece yer bulmaz, Yargı hiç böylesine sağından solundan çekiştirilmez, Demokrasiyi sindirmiş hiçbir muhalefet "darbe" sözü etmez... Her zaman yazıp söylüyoruz. Refleksler otantik karakterleri yansıtır, diye. Olaylara, insanlara, tepkilere (ve tepkisizliklere) öyle bakmalı ki, şuuraltı fotoğrafların birbiri ardına çıkıverdiği anlar dikkatlerden kaçmamalı. Son bir haftada sergilenen refleksler; hükümetin ve TSK'nın frene basma ve hazımlı görünme çabasını resmetti. Aynı zamanda selden kütük kapmayı uman muhalefetin ve bir kısım medyanın da zavallılığını ortaya koydu... "Adalet mülkün temelidir" ve "Şeriatin kestiği parmak acımaz". Öyleyse neden korkuyoruz? Doğudan batıya insanımız, yedisinden yetmişine tüm milletimiz Susurluk'tan Şemdinli'ye ne varsa aydınlatılmasını, nereye kir pas bulaşmış ise temizlenmesini bekliyor. İnsanî gelişmişliğe mahsus; tehdit, belirsizlik, iltimas kokmayan, şeffaf ve özgür bir ortamı istiyor.