Beyaz adam ve Beyaz Saray kara altını çok seviyor. Yakın zamanda olup bitenlere bu nazarla bakalım. Geçen ay Tunus'ta Arap ülkelerinin liderleri toplandı. Şimdiye kadar yürüte geldikleri krallık, şeyhlik, emirlik vs. adı altındaki sulta rejimlerinin devam edemeyeceğini, demokrasiye yönelmeleri gerektiğini konuştular. Bunları vicdanlarının sesini dinleyerek yapmadılar. Zamanında onları aşiret reisliğinden krallık postlarına oturtan ağaları İngiltere ve ABD'nin telkinleriyle yaptılar. Ardından iki hafta önce, Amerika'da G8 zenginler zirvesi yapıldı. Arap ülkelerinin bu iyi niyet beyanlarını değerlendirip, mağripten maşrığa kara altın üreticisi ülkelere, demokratikleşme çabalarında yardım etmeye hazır olduklarını vurguladılar. Tam ardından Beyrut'ta OPEC toplantısı yapıldı. Petrol fiyatları 42 dolarla tarihinin en yüksek rakamına ulaşmıştı. Üretimi artırıp, fiyatları düşürmek gerekiyordu. Bu işi en büyük petrol üreticisi ve en zengin yatakların sahibi olarak Suudîler yapabilirdi. Nitekim üretimi günde iki milyon varil artırdılar ve fiyatlar 35 dolara indi. 30 doların altına çekilmesi, 1973 petrol krizinin bir daha yaşanmaması lâzım. İşte Beyaz Saray'da toplanan beyaz adamların tasası bu. Kara adamların ellerindeki kara altına sahip olmak! Nitekim G8 zirvesine katılan bir diplomat BOP projesinin "ABD'nin petrol güvenliğini sağlamak için bölgede konuşlandırılacak askerî güce kılıf" olduğunu söylemiştir. Suudî tahtı sallanıyor! Vehhâbî ülkesinde kişi başına milli gelir 1981'de 16500 dolar iken, şimdi 6000 doların altına düşmüş. Ama kraliyet ailesinin lüksünde azalma yok. Halk yönetimi sevmiyor. Suudî ailesi saltanatı devam ettirmek için petrolü artırarak ABD'yi memnun etmeye çalışsa da, genç ve işsiz kesim El Kaide tarafına kaymıştır. Başkent Riyad 30 bin ABD, bir o kadar İngiliz ve 4.000 Avustralya askeri tarafından korunmaktadır. Bundan daha düşündürücü olanı ise geçtiğimiz ay Arabistan'ın çok iyi korunan petrol kasabası El Hubar'a ve Kızıl Deniz kıyısındaki Yanbu'ya yapılan El Kaide baskınlarıdır. Her ne kadar Suudî yönetimi bunları "İsrail maşası hain, serseri veletlerin işi" olarak görse de, El Kahire "onlar ne serseri, ne satılmış, ne de hasta. Onlar Suudî rejiminin has ürünleridir" diye yazmıştır. Vehhâbî saltanatı bir taraftan demokratikleşin diye bastıran ABD, diğer tarafta Amerikancı, sefahat düşkünü, beceriksiz diye niteledikleri kraliyet ailesine başkaldıran işsizler ve El Kaide taraftarları tarafından sarsılmaktadır. Amerika şahinlerinden "likutçu" Richard Perle ise "Suudisizleştirme" öneriyor! Doğuda petrol bölgesinde Şiî, batıda Mekke ve Medine'yi içine alan Sünnî, güneyde dağlık bölgede İsmailî, kuzeyde bedevî ve vehhabî dört otonom bölge oluşturulmalı diyor. Avrupalı bir diplomatın yorumuna göre amaç "önce Arap dünyasını tutan iki engeli(diğeri Mısır) yerinden oynatıp, sonra tüm bölgeyi Balkanlaştırmak." Hempher ve Lavrence'in ardından gidip Vehhâbî Krallığı kuranlar, şimdi ektiklerini biçiyorlar...