Kendini yönetemeyeni yönetirler

A -
A +

İngiltere ve Fransa'nın sömürgecilikte ne kadar tecrübeli oldukları malum. Londra ve Paris'in ihtişamlı caddelerinde dizili her binanın temelinde kaç milyon Hintlinin, Afrikalının çalınmış serveti, sömürülmüş alın teri ve tüketilmiş ömrü yatıyor. Onlar ülkeleri silahla ele geçiremedikleri zaman, ayrılıkları kurcaladılar. Dinleri, ırkları, aynı dinin içinde mezhepleri, renkleri kullandılar. Daha olmadı toprak, bayrak ve riyaset vaat ederek gafilleri avladılar. Orta Doğu bunların misalleriyle dolu. Tarihçi Bernard Lewis'in anlattığına göre[*]; İngiltere ve Fransa Osmanlı topraklarına göz diktiklerinde "Orta Doğu'yu sömürgeleştirmek yerine, yeni sınırlara ve adlara sahip devletlere böldüler. O zamanki Milletler Cemiyetinden de onları bağımsızlığa hazırlamak için yetki aldılar. Bu yeni devletlerde kendi modellerine uygun rejimler kurdular." Bunu yaparken de "Arap dostu tutum" sergilediler. Oralarda hiç bulunmayan demokrasi, insan hakları, kalkınma, gelişme kavramlarına kulaklarını tıkayıp "başlarında bize uygun birer diktatör olsun yeter" dediler. Kestiler, biçtiler 'ne oldum delisi' bedevilere bunları giydirdiler. Ama Orta Doğu bedenini bilmedikleri için diktikleri libas tutmadı, çömelmeye kalkanların dikişleri patladı! Soğuk Savaşın başlamasıyla bu defa makas ABD'nin eline geçti. İngiliz Fransız tecrübesinden ne ders aldı bilmiyoruz. Ama elli yıldır o kesip biçiyor. Mısır'a, Arabistan'a, Ürdün'e, vaktiyle Saddam'a yardım ederek, yönlendirerek kendine benzetmeye, emrine amade kılmaya çalıştığını söyleyebiliriz. B. Lewis buna "emperyalist tutum" diyor. Tutumları "Arap dostu" da olsa, "emperyalist" de olsa asırlık sonuçları ortada. Ne Araplar adam oldu, ne Orta Doğu huzur buldu. Bağımsızlık ayrı, özgürlük ayrı Osmanlıdan koparılan Araplar ellerine tutuşturulan bayraklarla parselleri üstünde koştururken yabancı güçten kurtulduklarını (bağımsızlaştıklarını) sanmışlardı. Ama kendi millî zorbalarının boyunduruğuna düştüler! Sormak lâzım Suudîler Arabistan'a, Nasır, Mübarek Mısır'a, Esat sülalesi Suriye'ye, Arafat 40 yılda Filistin'e ne verdi diye... Krallar, emirler, şeyhler sultanlar devrim kelimesini halkın kabul etmesini sağlamak için baskı aracı yaptılar: Vehhabi devrimi, Baas devrimi, Kaddafi devrimi hep halkın üstüne devrildi. Zavallı Araplar insan temel hak ve özgürlüklerinin ne olduğunu bir türlü anlayamadılar... Diktikleri elbiseler bir türlü tutmayan Amerika ve İngiltere şimdi aynı insanlara demokrasi getirmeye talip... Galiba en aklı başında olanı Yemen Devlet başkanı. Dünyanın kulağına BOD suyu kaçırıldığında, Arap Birliği devlet başkanları 2004 yazında Tunus'ta toplanıp, ne yapacaklarını konuşmuşlardı. Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih kulaklara küpe bir lâf söylemişti: "Arkadaşlar gelin saçlarımızı kendimiz keselim. Aksi hâlde Amerika kafamızı kazıyacak!" Evet, Araplar demokrasi tarağıyla kendi örgülerini açmazlarsa Amerika İngiltere bu işi yapacak. Hem de, vaktiyle libas biçtikleri o küt makasla!.. ..... [*] Bernard Lewis; Orta Doğu, Sabah Kitapları, 1996, s.268,

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.