Kriz kuşağındaki şirketler

A -
A +

Kriz; iktisadî, siyasî, tabiî ve toplumsal gelişmelerin alışılmış şartları değiştirmesi, ilişkileri köklü olarak sarsması ve meselelerin çözümünde eski yöntemlerin yetersiz kalmasıdır. Tabiî âfetler, salgınlar şeklinde veya sosyal, iktisadî, siyasî tabanda birbirinden bağımsız ortaya çıkabileceği gibi; zincirleme kriz olarak da çıkabilir. Krizler her zaman kötü değildir. Bazen bilinmeyen gelişme ve değişmelerin önünü açar. Âfetler ve ülke çapında krizler hâfızada kalıyorsa da kurumlar seviyesindeki krizler pek hatırlanmıyor. İş dünyamızın çevresinde her gün sinyaller çakıp sönüyor. Ama yeteri kadar anlaşıldığından emin değiliz. Şirketlerin hafızası hep diri tutulmalı, krizden önce, kriz süresince ve krizden sonraki serüveni günbegün izlenmelidir. Krizleri anlamak için çeşitlerini, belirtilerini, kültür ve yönetim ile ilişkilerini kavramak gerekiyor. Kriz deyince sektördeki en önemli tehlikeler hatırlanır. Meselâ kimya sanayiinde zehirli atıklarla yangınlar, tarımda don, kuraklık, havayolu şirketinde uçak kaçırma akla gelir. Hepsi malûm, beylik vakalardır. Ama doğru olan şirketi sâdece günlük, beylik vakalara değil, istisnaî durumlara hazırlamaktır. Birkaç örnek Araştırmalar her tür krizin bütün şirketlerde çıkabileceğini gösteriyor. Meşhur misaldir: Dünyanın önde gelen yayınevlerinden Larousse 1990 yılında bir mantar krizi yaşamıştı. O kocaman renkli ansiklopedik sözlükten 180 bin adet basıldıktan sonra, iki mantar fotoğrafının altındaki "zehirli" ve "zehirsiz" kelimelerinin yer değiştirmiş olduğu anlaşılmıştı. Bu bir kasıt mıydı, yoksa basit bir hata mıydı bilinmez. Bir şey var ki ünlü yayınevi böyle bir durumda ne yapacağına dair en ufak bir plana sahip değildi! Ama geçtiğimiz yıllarda spor ayakkabısı üreten bir firma ilk şikayeti inceledi ve hemen bir milyon ayakkabıyı piyasadan toplatıp imha etti. Bir otomobil üreticisi de on binlerce otomobili çeşitli ülkelerden toplatıp yenileriyle değiştirdi. Onların bir kriz ânında ne yapacaklarına dair planları vardı. Çalışan herkes planı biliyordu, tereddüt etmeden uyguladılar. Birkaç yıl önce ülkemizde bir akaryakıt şirketinin, araçlara yanlış yakıt pompaladığını ve böyle bir krize hiç hazırlıklı olmadığını gördük. 2000-2001 arasında onlarca holdingin, binlerce küçük ve orta boy şirketin, varlık içinde darlık çektiğini ve işlerini çeviremez duruma düştüğünü gördük. Onlar teknolojileri eskidiği, müşterileri topluca öldüğü, rakipleri darbe vurduğu için kapanmadılar. İşletme sermayeleri, şirketin ihtiyacını karşılayamadığı için kapandılar. Oysa bilânçolarına ve gelir tablolarına baksalardı nakit darboğazı S.O.S. sinyallerini aylar öncesinden göreceklerdi. Görmediler veya kulak asmadılar. Akıbetleri malûm! Krizlere en dayanıklı şirketler, her tür kriz için bir plana sahip olanlardır. Çünkü ne tür kriz olursa olsun, bir başka krizin ateşleyicisi olabilir. Her kriz başka bir krizin sebebi olabildiği gibi, sonucu da olabilir. Krizlere en hazırlıklı şirketler, sinyalleri münferit olarak ele almazlar, her krizin başka krizlerle ilişkisi olabileceğini düşünürler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.