Kyoto nihayet!

A -
A +

Türkiye Kyoto Protokolünü imzalayacak haberini işittiğimde çok sevindim. Sabah olunca da gazeteleri merakla taradım. Hayret, arka sayfalarda birkaç kıytırık cümleden başka haber yok. Varsa, yoksa "telekulak" çeşitlemeleri. Tam bir dedikodu ve magazin toplumu olduk. Kulaktan dolma bilgiler ve "dedim", "dedi", "demişti", "demişmiş!" çekiştirmeleri... Avrupa Birliğinin Türkiye'ye yönelik rapor ve açıklamalarını "bağımsızlığımıza gölge" olarak gören ulusalcılarımız şimdi ne diyecekler? "Küresel toplum da kim oluyormuş, Kyoto bizi bağlamaz!" mı diyecekler? Merak ediyorum. Öyle ya; birtakım ülkeler bir protokol imzalayacak ve buna herkesin uymasını isteyecek. Biz de tıpış tıpış peki diyeceğiz! Üstelik on milyarlarca dolarlık yatırım ve düzenleme yapacağız, öyle mi? Halbuki biz "bağımsız, özgür bir ulus-devletiz!" Biz lâikliği bile "tarif etmeyerek", onu doğuran Fransa'ya öğretmemiş mi idik! Toplumumuz "bir Türk dünyaya bedel" hamaseti ile şerbetlenmeye devam etse de, kazın ayağı öyle değil. Ülkelerin, ulus devletlerin üzerinde yeni çatılar var artık. AB gibi, BM gibi. Her ülke oralarda alınan kararları üst hukuk olarak kabul edip, uygulamak zorunda. Çin, Rusya kim olursa fark etmiyor artık. İnsan hakları, terörle mücadele, serbest ticaret gibi, iklim değişikliği konusu da küresel toplumun en önemli meseleleri arasına girdi. ABD direnmeye, ayak sürümeye devam etse de yakındır, yeni başkan adayları "Kyoto için olumlu adımlar" atmaktan söz etmeye başladılar bile. Uymayan, uygulamayan ülke dünyada yalnız kalacak. Kyoto Protokolü, taraf olan ülkelerin sera gazı salınımını düşürmesini, hiç olmazsa salınım hızını yavaşlatmasını öngörüyor. 130 ülkeden 2 bin 500 bilim adamının hazırladığı rapora göre Akdeniz havzasındaki nehirlerin yakın gelecekteki durumları hiç de iç açıcı görünmüyor: * Akdeniz ülkelerindeki nehirlerin akış hızı, yağışların düşmesiyle yüzde 20-30 azalacak, * Türkiye başta olmak üzere, nehirler üzerine hidroelektrik santralleri yapacak ülkelerin, projelerini gözden geçirmesi gerekecek. Oysa Türkiye hâlâ su potansiyelinin yüzde 36'sını kullanabiliyor. Ve 540 hidroelektrik santrali yapmayı plânlıyor. Bunu başarabilirsek küresel ısınmaya rağmen ciddî bir sorun yaşamayacağız. Başaramaz isek 2050 yılında Türkiye'de kişi başına düşen su miktarının 1200 metreküpe düşmesi kaçınılmaz. Yani bunca su kaynağına rağmen su fakiri ülkeler arasında yer alacağız. Türkiye, sera gazı salınımında dünyada 22'nci sırada. Avrupa'da ise birinci. Böyle olmakla birlikte Amerika'dan 20, Çin'den de 14 kat daha az gaz salıyor. Kyoto Protokolü, AB müktesebatının da bir parçası olduğu için yakın zamanda imzalamaz isek AB ile ilişkilerimizde yepyeni zorluklar ortaya çıkabilir. Protokole bu güne kadar maliyet açısından bakarak taraf olmadık, imzalamadık. İmzalarsak 20 milyar dolara varan yatırım ve düzenleme yapmamız gerekecek. Konu meclise geldiğinde derinlemesine tartışılacağını ve Kyoto Sözleşmesine taraf olunacağını umut ediyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.