Liberalizm açığımız sırıtıyor

A -
A +

Bizim neslin alfabeyi sökme fişlerine benzeterek yazıyorum; "Ali demokrasi al", "Ali demokrasiyle yat", "Ali demokrasiyle kalk", "Ali demokrasiyi at", "Ali durma koş, kaçan demokrasiyi tut!" Bu sözleri defterimize üç sayfa yazınca demokrasiyi "öğrenmiş" olurduk. Altmış yıldır fiilî demokrasi talimi yapıyoruz. Fikrî ve kurumsal çerçeveye tam oturtabildiğimizi yine de söyleyemiyoruz. Az gerilere gidelim: Millî Şef damgalı tek parti rejimi ağrılı da olsa tek kurşun atılmadan tasfiye edildi. Kenara itilmiş, ezilmiş, horlanmış, ülkenin istikbalinde söz sahibi olamamış kitleler oylarıyla ve fikirleriyle varlık meydanına çıktı. Doğrulup hür ufuklara baktı. Lâkin 60, 70, 80, 97 darbeleriyle hür adımlara bağdalar atıldı. Seçilmemiş seçkinler toplumu yeniden dizayn etmeye kalktı. Sade ekonomi değil, fikirler, düşünceler de toplum mühendisliğinden zarar gördü. İçimizde hâlâ "uygun adım marş" komutuyla çağ açılacağını sananlar var. Avrupa bizi özel şartlarımızla alsın, demokrasi bize özgü kalsın diyenler var. Kimlik, alt kimlik-üst kimlik tartışmalarında, Ermeni konferanslarına taraf oluşta, O. Pamuk, H. Dink ve J. Lagendijk'in cümlelerine tepkilerde hep bu tahammül kısırlığını görüyoruz. Tek tip dayatmacılığı ve ülkenin pusuda bekleyen düşmanlarca yıkılıvereceği korkusu sanki şuur altlarına işlemiş. Her farklı fikirde barut gibi parlayan, "boynunu indirivermek" çözümüne dayalı dağ adamı refleksi, toplumun serpilmesini engelleyen sara nöbetleri hâlinde seğirmeye devam ediyor. Faşist İtalya'dan ithal eski ceza kanunumuzda 159. madde vardı. Yeni yasada bunu ıslah ettik, millîleştirdik. Ama evhamlarımızı 301. maddeye pıtrak gibi yapıştırmaktan geri kalmadık. Devleti kutsallaştıran, bunu yaparken ferdi silip atan veya ona sağır, dilsiz, duygusuz köle muamelesi yapan "devlet merkezli" dünya görüşü değişti. Yerine düzenin mihverine ferdi koyan, özgürlüğü değerlerin başına yerleştiren "insan merkezli" medeniyet geçti. İşte bunu anlamakta ve kabullenmekte zorlanıyoruz. Zihniyet değişimini başaramıyoruz. Kötü ruhlara karşı etrafımızı dikenli tellerle ne kadar örersek, o kadar çok örselendiğimizi idrak edemiyoruz. Demokrasi kusurlarımız hep liberalizm açığımızdan besleniyor. Altmış yıllık tecrübemiz bunu doğruluyor. Hukukun hâkimiyetinde, bireysel haklarda, özgürlükte, piyasa ekonomisinde, ahlâkî çoğulculukta ve hoşgörüde müzmin yetmezlikler içindeyiz. Demokrasinin gelişimini inceleyen David Beetham-Kevin Boyle(*) Batılı devletlerin çoğunun demokratik olmadan önce liberal anayasal bir düzen kurmayı başardıklarını bildiriyor. Bizim zorlanmamız galiba tek parti sultasını sandıkta gömsek bile, beyinlerimizin hâlâ "kutsal devlet" güdüsüyle işlemeye devam ediyor olmasından kaynaklanıyor. Paradigma değişikliğini başarmak ise statükoya "dur" diyebilen beyinler istiyor! ..... David Beetham-Kevin Boyle(*); Demokrasinin temelleri, Adres Yayınları, s.13

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.