BM'nin kuruluşunun 60. yılı dolayısıyla yapılan zirveye 170 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları iştirak etti. Siyaset uzmanları olayı tarihin en çaplı toplantısı olarak değerlendirdi. Yığının büyüklüğüne bakarsak bu değerlendirme doğru. Ama harman ne kadar dâne tuttu bilmiyoruz. Bu hususu değerlendirmek için BM kuruluş amacına ve bugün ondan neler beklendiğine göz atmak lâzım. Birinci Cihan Harbinin ardından dünya barışını sağlamak, insan hak ve özgürlüklerini yaygınlaştırmak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti(MC) daha İkinci Harbe varmadan kurucusu Amerika tarafından terk edildi. Zira MC ne komünizm belâsını durdurabilmiş, ne de diktatörlerin türemesine mani olabilmişti. İkinci savaşın ardından yine Amerika öncülüğünde bugünkü BM kuruldu. Gerekçesi bu sefer daha güçlü idi. Zira tarih 20. asırda yaşanan çapta savaşlara, katliama, insan hakları ihlaline, şiddete, böylesi zulme şahit olmamıştı. Hiroşima'nın külleri Japonya üzerine çökerken "İnsan hakları evrensel beyannamesi" bir umut olarak algılanmıştı. Birleşmiş Milletler Teşkilâtı dünya barışını koruyacak, güvenliği sağlayacak, fakirlikle mücadele edecek ve insanları eğiterek daha medenî bir dünyanın tesisi için öncü olacaktı. Toplumların yeteneklerini birleştirmesine ve refahın artmasına yardım edecekti. Bunları başarması için organlara ve paraya ihtiyacı vardı. Kısmen sağlandı, çok güzel kararlar da alındı ama uygulaması tam yapılamadı, neticesi çıkmadı. > Aile fotoğrafının hatırlattığı gerçek Geçen 60 yıla bakıldığında BM'in kendisinden bekleneni verdiği söylenemez. Gerçi 1956 Süveyş ihtilâfından başlayarak Kıbrıs'ta, Somali'de, Afganistan'da, Doğu Timor'da, dünyanın birçok yerinde çatışmaların durdurulmasına, salgın hastalıkların önlenmesine katkıları olmuştur. Ama Bosna'da, Serebrenika'da, Grozny'de, Afrika'da kitlesel katliama, Irak'ın işgaline mani olamamıştır. Silahlanmaya 900 milyar dolar harcanırken, 1.5 milyar insanın açlık sınırının altında ezilmesine, yüz binlerin susuzluktan ölmesine çare bulamamıştır. Ozon tabakası delinirken Kyoto sözleşmesine direnenlere söz geçirememektedir... Neden? BM başarısızlığını kurumun kompozisyonuna veya yönetimine bağlayanlar var. Bize göre sonuçlar liderlerin demokratik/antidemokratik kimlikleriyle yakından ilgili. Bunu anlamak için BM salonundaki liderler resmi geçidine bakmak yeterli. 170 ülke başkanından ancak otuz kadarı hür seçimlerle oraya gelmiş. Geri kalanı cuntacılar, milletini esir almış diktatörler, krallar, ülke kaynaklarını kendi mülkü bilen petrol şeyhleri... Sultan Selim Han dünyayı bir lidere fazla, iki lidere dar buluyordu. Şimdi 192 tane var. Kahir ekseriyeti toplumların iradesini yansıtmıyor. Yedi milyar insan "kerameti kendinden menkul" çapsızların faturasını ödüyor! Liderlerin takatsizliği, toplumların yeteneklerini kısıtlıyor. Tıpkı bir mantar parçasının koca bir damacanayı tıkaması gibi! Birleşmiş Milletlerin geleceği, insan hakları önündeki "tıkaçları" ayıklama başarısına bağlı.