Medeniyetler İttifakı raporu ve bazı tespitler

A -
A +

Birleşmiş Milletler toplantısında Kofi Annan tarafından açıklanan Medeniyetler İttifakı raporunun medyamızda lâyık olduğu yeri bulamaması düşündürücü. Başbakan Erdoğan'ın adının geçiyor olmasından doğan bir kıskançlık mıdır, yoksa "erken seçim mühendisliğini" soğutmamak için midir bilmiyoruz. Rapor iki güne haber kırıntıları olarak sıkıştırıldı. Köşelerde ise derinlemesine ele alınmadı. Ama ne hikmetse röntgeni çekilmediği için mağdur olan gencin öyküsünü "tesettürlü doktorlara" faturalamak gibi çektikçe uzayan lâstikli yalanlar ve buna benzer tekerlemeler gırla gidiyor... Geçelim. Dünyanın dört bir yanından 20 seçkin/âkil adamın hazırlamış olduğu bu değerli raporun daha iyi tanıtılması gerektiğine inanıyoruz. Gönül ister ki rapor başbakanlıkça tercüme ettirilsin, web sayfalarında yayınlansın, geniş kitleler okuyup yorumlasın... Medeniyetler İttifakı raporunun küreselleşen ve giderek birbirine daha bağımlı hâle gelen tüm toplumları ve kültürleri kucaklayan çok yönlü bir perspektif ile kaleme alındığını anlıyoruz. Raporun dayanak noktaları olarak BM şartına, insanlığı korku ve sefaletten kurtarmayı amaçlayan1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine, dinî ve kültürel hakları tanıyan temel dokümanlara atıfta bulunuluyor. Terör nerden gelirse gelsin, ne maksatla yapılıyor olursa olsun, hiçbir türü asla kabul edilemez. Terörü önleyebilmek için onu doğuran bütün şartları titizlikle incelemek, barış, güvenlik, iktisadî/sosyal gelişme ve insan hakları arasında var olan ilişkileri çok iyi irdelemek gerekiyor. Yakın zamanda BM tarafından kabul edilen "Terörle Mücadele Stratejisi" bu rapor için önemli bir dayanak oluşturacak özelliklere sahip. İnsanların tüm yeteneklerini kullanabilmesi, saklı meziyetlerini açığa çıkarabilmesi için en iyi araç, toplumu temsil eden demokratik bir yönetimin ve halkın ihtiyaç ve özlemlerini öne çıkaran bir uygulamanın hakim kılınmasıdır. Bunu başaracak demokratik sistemler, her toplumun paylaşılan değerlerinden hareketle, o halkın ihtiyaçlarıyla menfaatlerini uyumlu kılan kendi kültürlerinden doğmalıdır. Bu doğuş ise ancak toplumların özgür olmalarıyla ve kendi geleceklerini kendilerinin inşa ettiklerine inanmalarıyla mümkündür. Dinin uzlaştırıcı rolü Rapordan şunu da anlıyoruz: Totaliter yönetimlerin toplumları hamur edip, istediği gibi şekillendirme yönündeki yoğun çabalarına, kimi coğrafyalarda programlı sekülerleştirme (dinden soyutlama) çabalarına rağmen dinler insanların gönlünde yer tutmaya devam ediyor. Hattâ çoğu toplumlarda din önemi giderek artan boyut kazanıyor. Din demokrasi yoksunu, temel hakları kısıtlanmış ülkelerde bile, tüm resmî dayatma ve söylemlere rağmen, bireysel değerlerin asıl kaynağı olmaya devam ediyor. İşte bu gerçek farklı kültürlerin, dinlerin ve hayat tarzlarının anlaşılması ve ahenkle bir arada yaşayıp geliştirilmesinde dinin üstleneceği rolü de ortaya koyuyor. Her dinden, kıtadan ve kültürden seçilmiş/âkil adamların Medeniyetler İttifakı raporunda öne çıkardığı hususlardan biri de bu. Raporu tanıtmaya devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.