Serbest piyasa ekonomisinin önde gelen ismi ve Nobel İktisat Ödülü sahibi Amerikalı bilim adamı Milton Friedman beş gün önce 94 yaşında hayata gözlerini yumdu. Friedman'ın sâdece iktisat bilimcilerini ve iktisat öğrencilerini alâkadar edeceğini düşünenler olabilir. Hayır öyle değil. Onun fikirleri hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. O ekonomide piyasa düzeninin, siyasette liberalizmin, sosyal hayatta kişi hak ve özgürlüklerinin yaman bir savunucusuydu. Fikirleri çeyrek asırdır Amerika'dan Uzak Doğu'ya nice devletin, sayısız hükümetlerin politikalarına ışık tutmaya devam ediyor. İktisadî hayatın zora girdiği, işsizliğin arttığı zamanlarda 'devlet harcamalarda bulunsun, tüketim teşvik edilsin durum iyileşir' diyen Keynesçi görüşlere karşı, 'devlet enflasyonu kontrol altında tutsun, piyasa aktörlerinin serbest hareket etmesini sağlasın "görünmez el" zorlukları çözer' tezini savundu. Bugün dünya genelinde uygulanan para politikalarının formüllerini geliştirdi. Fikirlerini anlatmak için Nobel İktisat Ödülünü kazandığı Kapitalizm ve Özgürlük [Altın kitaplar, 1988, 326 s] kitabını mümkün olsa yazıma eklemek isterdim. Bu mümkün olmadığına göre kısa, çok kısa bir özetle yetineceğim. Ne kadar devlet istersiniz? Bir ülkenin hayatında devlet ne kadar yer almalı? Birey/devlet ilişkisi ne olmalı? Soruları sanırım insanlığın müştereği. Asırlardır tartışılıyor. Bu sorular hâlen Türkiye'de siyasetin en nazik konuları arasında yer almaya devam ediyor. Friedman'a göre devlet demokratik yoldan yasa koyan, hakemlik yapan, güvenlik sağlayan, anlaşmaları yürüten, rekabeti geliştiren, tekelleri önleyen kısıtlı bir görev üstlenmeliydi. Devletin en büyük kusuru "varsaydığı" bir çıkar uğruna insanları kendi çıkarlarına ters düşecek şekilde davranmaya zorlamasıdır. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu devlet takdir ederse, bilinen en kuvvetli ve kucaklayıcı güç olan milyonlarca bireyin ilgilerini geliştirme, hayatlarına kendi değerlerine göre yaşama çabasının karşısında yer alır. Oysa insanların uğruna servetlerini, gerekirse canlarını feda ettiği, diğerkâm olduğu tüm eylemler kalben, vicdanen kendi tercihleri olan dayatılmamış değerlerle yapılmış eylemlerdir. Devletin hayatta daha çok yer almasının gelişmeye yardımcı değil, engelleyici olduğunu savunmuştur. Bu konuda A.V.Dicey'in görüşünü paylaşır: "Devlet müdahalesinin yararlı, doğrudan etkisi hemen görülebilir. Buna karşılık kötü etkileri dolaylıdır, yavaş ve aşamalı olarak gelişir, göz önünde değildir." Friedman özgürlüğün korunması ve genişletilmesinin iki yönden tehdit edildiğine inanıyordu. "Bunlardan birincisi Kremlin'deki kişilerden gelen dış tehdit (Sovyetler), diğeri daha incelikli: Bizi ıslah etmek isteyen iyi niyetli kişilerden gelen iç tehdit. Bunlar sabırsızlıkla hedeflerine varmak için devletin gücünü kullanma telâşındalar ve bunu yapma yetenekleri olduğuna da güveniyorlar. Oysa merkezîleşmiş gücün, onu meydana getirenlere zarar vermeyeceğine dair bir garanti yoktur". "Bu iki tehdit ne yazık ki birbirini besliyor. İlki kaynaklarımızın önemli bölümünü askerî savunmaya ayırmamızı zorunlu kılıyor. İkincisi ekonomik gücü siyasal otoritelerde toplayarak iş ortamının başarı kıstasını değiştiriyor, serbest piyasa işlerliğini tehlikeye atıyor". "Buna rağmen" diyordu Friedman "entelektüel ortamda görülmekte olan değişimin pırıltıları, gelecek için umut veriyor!" O öldü, fikirleri yaşıyor. Toprağı bol olsun...