Dışişleri Bakanlığına alınacak müşavir adaylarına sınavda üç adet dinî sual soruldu diye, bâzıları bir kaşık suda fırtına koparmaya çalıştı. Sanki bir skandalı veya devlet çapında bir suçu ortaya çıkardılar. Neymiş efendim, lâikliğe aykırı imiş. Bu çağda böyle soru mu olurmuş. Hem devlet memuru olmak için müslüman olmak da şart değilmiş, daha neler. Bu kadar eğriyi doğrultmak mümkün mü bilmem. Ama şu Minesota testi (Minnesota Multiphasic Personality Inventory) dedikleri şeye bir bakalım. Amerikalı uzmanların geliştirdiği ve 1941 yılından bu yana bütün dünyada kullanılan kişilik envanter tekniği. On binlerce defa kullanılmış, üzerinde yüzlerce makale, kitap yazılmış, doktoralar yapılmış bir model. 550 sorudan oluşuyor ve bir kimseyi fizik, psişik, psikolojik, entelektüel yönden tanımak, zevklerini, çeşitli şartlarda duygularını, davranışlarını ve hassasiyetlerini ölçmek için kullanılıyor. Adaylar cevap olarak evet, hayır diyor veya soru işareti koyuyor. Cevaplar dokuz safhada inceleniyor, ağırlıklı puanlar veriliyor ve sonunda kişinin depresyon, şizofren, psikopat, asabî, histerik yönlerine kadar kişilik haritası çıkarılıyor. Bütün bunlar doğru kimseye doğru görev vermek, etkin sonuçlar almak için kullanılıyor. Hâriciyede din gerekmez mi? Dışişlerimiz adaylara Minesota testi uygulayarak kötü bir şey mi yapmış oluyor? Hayır! Öyleyse bazıları neden bağırıyor? Bakan Gül iyi benzetti: "CHP din kelimesi duyunca tüyleri diken diken oluyor. İçinde din hecesi geçen kelimeye bile tahammülleri yok!" Bendenizin monşerlerle çok az ilişkim oldu. Bir hâtıramı nakletmek istiyorum. 1 Kasım 1987, Bağdad fuarının açılış merasimindeyiz. Güneşli, sıcak bir gün. Bahçeye kurulmuş kocaman bir çadırda 40 küsur ülkeden davetliler var. Kur'an-ı kerim okunarak başlandı. Amerikan, Rus, İngiliz, Slav, Bulgar, Çinli, Japon, Hindu, Habeş her dilden, dinden, ırktan delegasyon var. Hepsi saygıyla, hareketsiz ve sessiz Kur'an-ı kerimi dinlediler. Bir tek ama bir tek Türk delegasyonu; büyükelçi, bakanlık müşavirleri vs bacak bacak üstüne atmış, ilgisiz, duygusuz ve de saygısız bakıştılar. Donuk gözlerle etrafı seyrettiler. Çarşaf gibi açtıkları gazetelerini okudular, aralarında konuştular! Türk devletinin bürokratları orada Türk milletini temsil etmedi! Sinek kaydı tıraşları ve kokteylde üç parmakla kadeh tutuşları yetmedi. Demek ki onlar, zamanında Minesota testinden geçmedi. Geçselerdi, inanmasalar bile Ruslar, Habeşler, Budistler kadar olsun Kur'an-ı kerime saygı gösterirlerdi. Görevlerinin orada kalıp dinlendirmek değil, ülkemi temsil etmek ve ticaretini geliştirmek olduğunun farkında olurlardı. Onun için bu testi uygulayan Dışişlerini kutluyorum.