Demokrasi kökleştikçe sivil toplum kuruluşları (STK) gelişir ve devletin bir kısım yükünü de üstünden alır. Halk kendi arasından çıkmış ve şeffaf bir ortamda çalışan, toplumun çeşitli kesimleriyle iç içe yaşayan bu STK'lar vasıtasıyla hem bilgilenir, hem de ülke gerçekleriyle ilgilenir. Günümüzde sivil toplum kuruluşlarının çokluğu ve faaliyet sıklığı demokratikleşmenin bir göstergesi sayılmaktadır. 25 yıl önceye gittiğimizde, yarı resmî kimlikli meslek odalarını saymazsak, ülke gündemiyle ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının sayısı bir elin parmakları kadar azdı. Bir TÜSİAD vardı ekonomik raporları ile dikkat çekiyordu. Bir de sosyal / siyasî panelleri ve yorumları ile öne çıkan Aydınlar Ocağı vardı. Toplumumuz o zamanlar resmî bülten ağzı taşımayan bu kuruluşların çalışmalarıyla oldukça beslendi. Gün geldi toplum arasından daha has kokulu yeni STK'lar filizlendi. Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) bunlardan biridir. 1990 yılında kuruluşundan bu yana değerli başkanlarının gayretiyle gelişip, serpildi. Az sayıdaki büyük patronların kulübü olmayı tercih etmediler. Anadolu'nun ve KOBİ'lerin meseleleriyle çilesini duyarak ilgilendiler. Başarılı da oldular. Geçtiğimiz günlerde yayınladıkları "AB Müzakere Sürecine Doğru Türkiye Ekonomisi. Bölgesel-Sektörel Sorunlar ve Çözüm Önerileri" adlı kitap MÜSİAD'ın ülke meselelerine gösterdiği hassasiyetin ve vukufun bir örneği. MÜSİAD Başkanı Dr. Ömer Bolat hacimli çalışmanın sunuşunda şöyle diyor: "2005 yılı başında soğukkanlı bir değerlendirme yaptığımızda, Türkiye'nin son yıllarda içine düştüğü kriz psikolojisinden sıyrılarak geleceğe umutla bakar hale geldiğini görüyoruz. Üç yıl içerisinde kaydedilen ekonomik performansla beraber, makro ekonomik dengelerde önemli iyileşmeler söz konusu olmuştur. Bu dinamizmin kesintiye uğramadan sürmesi gerekmektedir. İktisadi aktörler, artık karar alırken kötümser senaryolara itibar etmemelidirler. Türkiye artık siyasi anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak ekonomik kalkınma konusu üzerinde odaklanmalıdır. Değişim, reform, yeniden yapılanma, dışa açılma, rekabet, liyakat ve şeffaflık gibi çağdaş değerleri ön plana çıkarmalıyız. Bu değerler çerçevesinde yapılacak toplumsal sözleşme, Türkiye'nin kaynaklarını harekete geçirecek ve ileri ülkeler arasındaki yerini almasını sağlayacaktır. Bu değerlerin benimsenmesi ve daha da geliştirilmesi için hepimize görevler düşmektedir". Dr. Bolat çalışmaların etkili olması için kamu, özel sektör ve sivil toplum sinerjisinin pratiğe aktarılması gerektiğine de işaret ediyor ve bir kenarda oturup devleti ve hükümeti ağlama duvarına çevirmenin anlamsızlığına da dikkat çekiyor. Olmayan kaynakların "cülus bahşişi" gibi dağıtıldığı geleneksel siyasetin gelecek nesillere fatura edilen yükü artırmaktan başka bir şeye yaramayacağını vurguluyor ve STK'ların ve iş adamlarının ellerini taşın altına koymaları zamanının geldiğini söylüyor. MÜSİAD'ı kutluyor, kitabın editörlüğünü yapan değerli öğretim üyesi Dr. İbrahim Öztürk'e ayrıca teşekkür ediyoruz.