Avrupa'nın yol açtığı karikatür krizi ve Müslümanların tepkileri kimlik ve çok kültürlülük konusunu derinlemesine işlemeyi gerekli kılıyor. Olayın fertten başlayıp küresel topluma yansıyan, dönüp özgürlükleri, yönetim tarzlarını sorgulatan boyutları var. Sosyologlar inceleyedursunlar, bendeniz mutfak terimleriyle tasvir edeceğim. Fert ve toplum ilişkilerini yemeklerin kıvamına nispet ediyorum: Tarhana: Bu yarı sıvı, homojen gıda belki besinlerin şahı. Çeşitli malzemeyi un edip, kaynatan, pişiren, her zerresi aynı özellikte bir bileşim. Kimlikler bütünde erimiş. Birbirinde fani olmuş sevgi toplumlarını tarihte sadece Peygamberler başarmış. Komünizm ve 20. asır diktatörleri "tektip"leştirme politikasıyla, öğütücü yöntemler ve asimilasyon teknikleriyle sahtesini elde etmeye çalıştılar. Topak duranları kepçe ile ezdiler. Ezilmeyenleri kazandan attılar (sürdüler, soykırım yaptılar). Günümüzde bu kıvam ve saflıkta toplum mümkün görülmüyor. Türlü: Farklı bileşenleri bir kazana doldurup, pişirerek elde edilen öğün. Sebzeler bütünlüğünü ve renklerini koruyor olsalar da dirilikleri kalmaz. Dokularını eritmemek kaydıyla ne kadar çok tür katılırsa lezzeti o kadar çok olur. Vaktiyle Osmanlı yaptı. Şimdi Amerika yapıyor veya yapıyor görünüyor. Irk, din, dil aidiyetlerini müsamaha ile kucaklayan bir üst kimlik ile başarılabilir. Avrupa'nın sıkıntısı tarhana ile türlüyü ayırt edememek. Türlü istiyoruz diyorlar ama mikserden geçirip, çorba gibi kaynatmaya kalkınca kimlikler sıfırlanıyor. Biz Türkler erimeden AB'e girersek, Avrupa da türlüye kavuşacak. Salata: Zevke göre çeşitli meyve ve sebzelerden yapılabilir. Kabınızın genişliğine, damak zevkinize göre kalın veya ince doğrayabilirsiniz. Ama ezmek yok, kaynatıp pişirmek yok. İçine koyduğunuz her meyve/sebze diri kalacak, dişe dokunacaktır. Ne yediğinizi belli eden, yan yana, iç içe fiziki bir karışım olacaktır. Artık küreselleşme herkesin gözünü açtı. Kimse erimek, ezilmek ya da asimile olmak istemiyor. Yakın geleceğin bir arada yaşama şekli bu. Devletleri yönetenler, parlamentolar, aydınlar çağı ve istikbali böyle okurlarsa beşeriyetin yetenek kaybı olmaz. Elek, oklava, fırın kullanmaya gerek olmaz! Bir de posası alınmış, püreleştirilmiş besinler, rejimler var. Dişlere çiğneme, mideye sindirme, bağırsaklara çalışma fırsatı bırakmayan rafine gıdalar. Toplum mühendisleri tavsiye etse de, uygulayanlar hayata erken veda ettiler... Tarhana, türlü, salata üçü bir arada gitmez mi? İnsanlar çok kimlikli olamaz mı? Olur. Hem de aliyyülâlâ. Beyinlerden, vicdanlardan, bedenlerden tasallut kalktığı gün. Gelecekte kişiler tek bir topluma ait olmakla yetinmeyecek. Irk, dil, din, meslek, sosyal faaliyetler, hobiler, zevkler, ortak heyecanlar, idealler arakesitinde buluşacak ve mülti-kimlikler oluşacak. Geleceğin dünyası bağımsız düşünen, kendi karar veren, ait olacağı toplumları seçen kişilikleri işaret etmektedir. Ülkemizin de, Avrupa'nın da, kaynayan kavgalı dünyanın da meseleleri insanların bu rüştünü kabul etmesine/etmemesine bağlı.