Müzakere süreci veya alışılmıştan kopmak

A -
A +

Az kaldı. 6 ekim günü AB komisyonu Türkiye hakkında hazırladığı ilerleme raporunu açıklayacak. Türkiye'nin siyasî kriterleri yerine getirdiğine dair yeşil ışığı yakacak. 17 aralıkta toplanacak AB liderleri de müzakerelere başlayalım diyecekler. Türkiye ile müzakerelerin 8-10 yıl alacağı ifade ediliyor. Gerçek sürenin ne olacağını zamanla göreceğiz. Bizim tahminimiz eğer iktisadî ve siyasî istikrarı devam ettirebilirsek, tam üyeliğin daha erken gerçekleşeceği yolundadır. Müzakere süreci eski devlet anlayışından, değişmez saydığımız bazı kurallardan vazgeçmeyi, bazı değerlerden ise tamamen kopmayı gerektiren iktisadî, sosyal, siyasî, hukukî sonuçlar getirecek çileli bir yolculuktur. Buna değişim diyoruz. Değişemeyenler yaşayamıyorlar. Anlamını yitirmiş değer, kural ve kavramlardan kopmadan değişimi başarmak mümkün olmuyor. Geçen asrın en önemli iki olayını sorgulayalım: Osmanlı imparatorluğu neden dağıldı? Sovyet imparatorluğu neden çöktü? Kurumları, kavramları, yöntemleri zamanlarıyla uygun düşmediği için. Kendilerini yenileyemedikleri, alışılmıştan kopamadıkları için. AB müzakereleri bizim için çok çetin geçecek bir değişim süreci anlamına gelmektedir. Ülkemizin, AB'ye aday ülke olmasına rağmen bunun elli yıldır bir türlü gerçekleşememesinin sebebi, atanmışların egemen olduğu devletin ideolojik yapısının Avrupa'nın demokratik değerleriyle örtüşmemesi idi. Demokrasiyle bağdaştırılamaz değerlerin demokrasi adına benimsendiği ve yüceltildiği, demokrasiyle bağdaştırılamaz uygulama ve baskıların demokrasi adına yürürlüğe konulduğu dönemleri yaşadık. Kirletilmiş ve savunulamaz hale gelmiş olan demokrasimiz hep yüzümüzü kızartıyordu. Artık sistem her alanda sorgulanır olmuştur. Devletin küçültülmesini, ekonomi ve piyasadaki etki ve varlığının sınırlandırılmasını, yönetimde şeffaflığı, demokraside ve insan haklarında AB standartlarının gerçekleştirilmesini, yerinden yönetimin güçlendirilip geliştirilmesini bekliyoruz. Müzakereler bizim için değişimin kurumsallaşması ve başarılması anlamına gelmektedir. Eskiden kopamayanlar inatla direneceklerdir. Direncin dik âlâsı kendilerini her zaman en ilerici ve çağdaş diye tanıtmış, ama kafası tek parti döneminin Türkiye'sine takılıp kalmış toplumun en tutucu kesiminden gelecektir... Bizde kamusal alanı bile kamu, yani halk belirlemiyor. Maaşını halktan alan ama halktan bağımsız hareket eden, gücünü meçhul bir "kurucu irade"den alan kamu görevlileri belirliyor. Direnci etkisiz kılmakta en büyük güç milletin kendisidir, oylarıdır. Müzakere sürecini başlatmış bir siyasî iktidarı ilk seçimlerde banko oylarıyla taçlandıracaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.