Dünyanın tek küresel süper devleti (cihan devleti) olan ABD her yönüyle incelenmeye değer. Çok uluslu bu toplumun istisnaî karakteri, tarihî gelişmesi, medeniyeti, kurumları, hedefleri, kriz anlarında gösterdiği refleksleri laboratuvarlarda inceleniyor, başarısının altındaki sebepler araştırılıyor. Vaktiyle Osmanlı ceddimiz cihan devletini kurmuştu. Arazi kullanım sistemi, İslâm ahlâkı, farklı din ve ırktan insanları kucaklaması ve adaletle yönetmesi sebebiyle en uzun ömürlü devlet olmayı başarmıştı. Hiçbir zaman sömürgeci olmamış, gücünün zirvesinde iken dahi zulüm yapmamış, azınlık haklarını gözetmişti. Fakat adam yetiştiremedi, kurumlarını yenileyemedi, teknikten uzak kaldı ve dağıldı. Sonra İngiltere cihan devleti oldu. İngilizler dünyanın su haritasını iyi okudular. Deniz gücünü, ticaret, maliye bilgi ve becerilerini iyi uyguladılar. İttifak diplomasisini ustaca kullandılar. Şiddetle ve sömürerek büyüdüler. Fakat dışa bağımlı ekonomileri savaş ortamında kendini besleyemedi, ne satabildi ne alabildi. Güneş batmayan imparatorluk dağıldı. Ama dağılırken kan dökmemeye, barışçıl olmaya çalıştılar. 70 yıldan bu yana iktisadî, teknolojik, askerî ve kültürel güç ABD'nin elinde. Tarihte hiçbir devletin erişemediği küresel nüfuza sahip. Avrupa'da veya Uzak Doğu'da alternatif filizler uç gösterse de, bir elli yıl daha ABD'nin cihan devleti konumunu sürdüreceği tahmin edilmektedir. Amerika'nın üç sloganı Amerika bu üstünlüğünü korumak için yakın geleceğe olduğu kadar, 50 yıllık uzak geleceğe de yatırım yapıyor. Milyarlarca dolarlık fonları yöneten iş adamı Greg Blonder 29 Mart tarihli Business Week'teki makalesinde Amerika'nın şu üç konuda başarılı olması halinde konumunu sürdürebileceğini ileri sürüyor. Bunların ilki beyin göçü. Bugün ABD'nin ilmî ve teknik gücü Amerika'ya göç etmiş diğer milletlerin insanlarına dayanmaktadır. Amerika'nın seçkin üniversitelerinde, laboratuvarlarında, araştırma ve geliştirme merkezlerinde, büyük şirketlerinin kritik pozisyonlarında dünyanın tüm ülkelerinden gelmiş seçme beyinler bulunmaktadır. Amerika insanların dinlerine, ırklarına, giyimine kuşamına, örfüne bakmaksızın bu insanlara en geniş imkânları tanımaktadır. İkincisi anne ve çocukların sağlığı. Blonder'e göre bu sahada az bir yatırım bile gelecek nesillerin yetenekli olmasını sağlıyor ve entelektüel kapasiteyi fevkalâde geliştiriyor. Anaları ve çocukları ihmal eden ülkeler ise, üzerine gelecek bina edilemeyen hasta ruhlu, çürük nesillerin elinde sürünüp duruyor. Sonuncusu ise toplumun geleceğe umutla bakması. Bunun için liderler, insanlara kendini adamaya ve tüm varlığını seferber etmeye değer projeler sunabilmeli. 1950'lerin uzay projesi gibi, 2030'larda enerji bağımlılığından kurtulmak gibi. Güvenli, küresel bir topluma liderlik etmek gibi... Ama Amerika terörle savaşacağım diye ülkesini ve tüm dünyayı huzursuz ederse bunların hepsini götürür. Mesela Müslümanlar, Çinliler, Afrikalılar, Hintli ve Pakistanlılar üç yıldır uygulanan baskılardan bıkmıştır. Ortamını bulursa seçme beyinler ülkelerine dönecektir.