NATO'nun geleceği -I-

A -
A +

NATO tarihinin en önemli toplantılarından biri bugün İstanbul'da yapılıyor. Önemi toplantıya katılacak olan devlet ve hükümet başkanlarından değil, NATO'nun geleceğini belirleyecek konuların konuşulacak olmasından ileri geliyor. NATO'nun ilk genel sekreteri lord Ismay 1950'lerde üç hedef açıklamıştı: Rusya'yı çökertmek, Almanya'yı birleştirmek ve Amerika'yı Avrupa'nın stratejik parçası yapmak. Bu hedefler bir bakıma ABD mutfağında neler pişirileceğinin habercisi idi. Nitekim 1991 yılına gelindiğinde Sovyetler Birliği dağılmış, iki Almanya birleşmiş ve Varşova Paktı çökmüştü. Soğuk savaş dönemi bittiğine göre Kuzey Atlantik ittifakına gerek kalmadığı görüşü Avrupa'da tartışılmaya başlanmıştı. Ama lord Ismay'ın söylediği üçüncü hedef unutuluyordu. Avrupa'nın dışa yönelik her eyleminde ABD ile hareket etmek hedefi henüz gerçekleşmemişti. Nitekim Amerika Dışişleri Bakanı James Baker daha 1989'da Berlinde NATO'ya yeni görevler yüklemek ve Avrupa güvenliğini daha geniş alanlarda, Avrupa ötesinde sağlamaktan söz etmişti. O zamandan beri Atlantik'in batı yakasında çok şeyler pişirildi. Pişirilenler Davos'ta "ticaret", G8 toplantısında "BOD ve Kuzey Afrika ile diyalog" kâselerinde sunuldu, nabız yoklandı. ABD ne istiyor, Avrupalı dostları ne diyor? Aslında Amerikalılar Avrupalı dostlarına biz pişirelim, siz de bulaşıkları yıkayın demek istiyor. Ama açıktan söyleyemiyor. Amerika'nın niyetini 11 Eylül saldırılarının ardından içinde bulunduğu üç eyleme bakarak anlamak mümkün. Birincisi Bin Ladin'i ve El Kaide'yi vurmak için Afganistan'da yaptığı operasyon. İngiltere ve mahallî güçlerle birlikte giriştiği bu işi, sembolik bile olsa sonradan NATO kumandasına devretmişti. Yani ABD pişirmiş, kabı kacağı Avrupalı dostların önüne bırakmıştı! İkincisi Irak'ı kitle imha silahlarından arındırmak için açtığı savaş. Bu defa İngiltere, İtalya, Polonya, İspanya gibi bir kısım NATO ülkeleriyle (ama NATO'yu işe karıştırmadan) hareket etti. Fransa ve Almanya bu operasyona şiddetle karşı koydu. Ama ABD diplomasisi BM Güvenlik Konseyi'nden Irak'ta idarenin geçici yönetime devrini öngören kararı oybirliğiyle çıkarmayı başardı. Böylelikle NATO'nun Irak'a asker göndermesinin yolu açılmış oldu. Tek şartla. O da 30 Hazirandan sonra yönetimi devralacak olan Irak yönetiminin NATO'dan destek istemesi lâzım. O zaman Fransa da itiraz etmeyecek. Üçüncüsü önceleri BOD denilen, G8 zirvesinde Kuzey Afrika'yı da içine alacak şekilde mağripten maşrıka genişletilen, o ülkelere demokratikleşme, iktisadî ve sosyal gelişme yardımı yapma projesi. Nitekim ABD, AB, Rusya ve BM temsilcilerinden oluşan "dörtlü" G8 zirvesinde Sudan'da çetelerin silahsızlandırılmasından, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına, Orta Doğu'da barışın sağlanmasına kadar bir dizi konuyu görüştüler. ABD en iyi aşı pişirdiğine inanmış. Dünyaya servis yapmak istiyor. NATO bu işlerde kab kacak olsun diyor. Geriye dostlarını ikna etmek kalıyor. Çırağan Sarayı bu iş için biçilmiş kaftan. Konuya devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.