Niyet üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?

A -
A +

Avrupa Birliği ile müzakerelerin çok çetin geçeceği belli iken, içerde hırgür çıkarmaya yönelik sataşmalar gözlerden kaçmıyor olmalı. Bazılarının derdi Kıbrıs meselesine çözüm aramak değil, bağcıyı dövecek bir fırsat yakalamak. Büyük birleşmelerde çetin pazarlıklar, restleşmeler yaşanmasından daha tabiî ne olabilir. Bu bir tahterevalli oyunu gibidir. Kaldıracın uçlardan biri havada takılı, diğeri yere çakılı iken oyun olmaz. Ağırlıkların makul ölçülere gelmesi lâzım. AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporunu açıklayalı beri Türkiye karşıtları ağır basıyordu. Müzakereleri askıya alma tehditleri üst perdeden savrulup duruyordu. Hükümetin soğukkanlı ve ketum bekleyişten sonra, Kıbrıs konusunda anî bir çıkışla topu AB sahasına atmasıyla ağırlıklar dağıldı. Tarafımızda yar alanlarla denge sağlandı. Türkiye muhalifleri şaşırmış durumda. Geçen hafta büyükelçiler toplandı ama karar alamadı. Bugün AB dışişleri bakanları toplantı hâlinde. Büyük ihtimalle onlar da bir karara varamayıp, tahterevalliyi hafta sonunda buluşacak olan liderlere bırakacaklar. AB sahasında bir karambol var. Bunun tek başına hükümetimizin taktiği olduğunu sanmıyoruz. "Türkiye muhipleri" diyebileceğimiz üyelerle önceden çalışılmış, zamanlaması iyi hesaplanmış bir oyun gibi geliyor. Bu hafta AB'nin nasıl davranacağını, kimlerin ne yönde vuruş yapacağına bakacağız. Şu anda tezimizi destekleyenler (İngiltere, İspanya, İsveç, İtalya, Polonya, Belçika vd) ile Türkiye'yi kösteklemek, hattâ oyun dışına atmak isteyenler (Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda, Rumlar vd) şeklinde bölünmüş ve oyun dengelenmiş durumda. Dönem başkanı Finlandiya ve AB komisyonu tezimize yakın duruyorlar... Davul kimin boynundaysa, tokmak onun elinde olacak! Biz onları izlemeye hazırlanırken, tribünde oturması gerekenleri sahaya indirmeye yönelik tahriklere şahit oluyoruz. Neymiş efendim şuranın haberi yokmuş. Buraya niçin sorulmamış... Kırk yıldır çözümsüzlük ve statükodan başka oyun bilmeyen Sn. Denktaş çok huzursuzmuş... Birkaç kalemşor bugünlerde olayı kurcalayıp kıvılcımlaştırmaya can atıyor. Hani en mahrem görüşmeleri "adının açıklanmasını istemeyen bir üst düzey yetkiliye atfen" sütunlarında patlatıverirlerdi ya işte onlar... Bu sefer kısa devre yapamamanın, bilgi sızdıramamanın öcünü çıkarıyorlar her hal. Ekranlarda pür telaş, sütunlarda bir dalaş, gidiyorlar... Hükümet bir taktik uyguluyor, risk alıyor ve siyasî sorumluluğu da taşıyor. Sorumluluk taşımayanların, sırça köşkte oturanların böylesi anlık süreçlerde devre dışı kalması gayet normal. Hükümetin bu atağı en çok Papadopulos'u üzmüşe benziyor. Nitekim liman/havaalanı teklifini hemen reddetti. Tahterevallinin öbür ucundaki Merkel/Chirac buluşması "düşük"le neticelenebilir. Bunlar anlaşılır şeyler. Anlaşılması zor olan ulusalcılarımızın bu denli hırçınlaşıp, "Papadopulos tepkisi" vermesi! Sorumsuz bürokrasiye ve paralel duruş açıkgözlüğü yapan muhalefete Başbakan dün oturaklı cevap verdi: "Bunu Çankaya'ya ya da ilgili kuruluşlara mı soracağız. Kusura bakmasınlar, gerektiği zaman sorarız" dedi. Bürokrasinin Başbakanı kıskaca alıp, pıtraklı yollara çekmesinden korkuluyordu. Bu ton ve cevap korkuları dağıttı, halkın gözünde Erdoğan'ı büyüttü. Tok ses ve dik duruş Erdoğan'a yakışıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.