Özgürlüğün olmaması bana kafesteki kuşu andırır. Kafesleyenin neşesine, keyfine, kurcalamasına amade bir varlıktır kuş. Kafes altın bile olsa, kuş ormanını ister. Sadece refah; önüne vitaminli besin yığılan, ışığı ısısı esirgenmeyen, korumalı kümeslerdeki sanayi tavuklarını hatırlatır. "Hadi yumurtla!", "durma et tut!" baskısıyla zavallılar köy tavuklarına göre çok fazla yerler, üretirler. Kilogram günü geldiğinde hemen kesilirler... Güvenlik; korkutulmuş psikolojileri zırhla kuşatmanın, düşünen varlığı zihnî ablukaya alıp mankurtlaştırmanın aracı olabilir. İtaat ettirmenin en kolay yolu toplumu korkuyla yıldırmaktır. "Hapiste güvenlik" sunan Sovyet demirperdesi 70 yıl dayandıysa da paramparça olmaktan kurtulamadı. İtaat etmek kültürümüzün bir parçası. Devlet geleneğimizde var. Toplum âdâbında, kurumsal ilişkilerde, aile terbiyesinde hep "itaatin fazileti" işlenir. Özünde hakim gücün buyruğuna uyma anlamına gelen bu kavram tartışılıp hazmedilmez ise güvenlik ve refah vaadiyle sultaya dönüşebilir. Fertleri ve toplumları istismar aracı olabilir. İtaati sorgulamak Bilginin pek az kimsenin imtiyazında olduğu çağların kavramlarını aynı kapsamla günümüzde kullanmak yanlış. Günümüzde insanların kendine, topluma, eşyaya bakışı ve olaylara yüklediği anlamlar değişti. Ailesinden, kurumundan, devletinden ve küresel toplumdan talepleri farklılaştı. Bilgi toplumu sorguluyor ve şeffaflık istiyor. Örtülü yumakları deşmek, olaylardan sır perdesini kaldırmak, daha fazla nüfuz etmek, neye/niçin itaat ettiğini bilmek istiyor. Artık diktatörlerin sultasını sürdürdüğü ulus-devlet anlayışıyla toplumlardan itaat beklemek abes. Bilgi çağında devletler geri çekiliyor, kişi hak ve özgürlükleri öne çıkıyor, yetkiler yeniden paylaşılıyor. Kendileri için, kasabın koyun üzerindeki hakimiyetine dönüşmüş bir itaat bekleyenler; önce ferdi, sonra aileyi, ardından kurumları, tüm ülkeyi ve insanlığı değersizleştirdiklerini bilmeliler. Ailelerde iletişimsizlik, çocuklarda yalan neden olur? Ezilmişlik duygusu, sahtecilik neden çoğalır hiç düşündünüz mü? Çocukluğunda yasaklarla pusturulmuş ve her ne şart olursa "itaat ettirilmiş" gençlerin aşıtta tutarsız, dengesiz, seviyesiz davranışlar sergilediklerine şahit olmadınız mı? 25 yaşına geldiği halde, çocukça merak ve kaprislerle ortalığı velveleye veren delikanlıları hangi kategoriye koymalı? Eğer kurumlarda "Sus! Emredileni yap" kültürü geçerliyse vay o kurumun hâline! Doğru bilgi, doğru muhatabına, zamanında ulaşmaz. Hataları söylemek bir yana, düşünmek bile "itaatsizlik" sayılır. Gizlenenler bir gün kendini açığa vurur. Ama iş işten geçmiş olur... Ülkede itaat kültürünün anlamı daha derin ve etkisi çok daha geniştir. Çarşamba günü Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı(TESEV)'nın bir araştırmasıyla konuya devam edeceğiz.