Her gün petrol fiyatlarını konuşuyoruz: "Rafineri çıkışı ucuzladı, pompalar iki kuruş düştü", "Rafineri çıkışı arttı, pompalar üç kuruş zamlandı"... İki geri, üç ileri hareketiyle ülkemizde petrol fiyatları üç yılda üç misli artmış. Londra ve New York borsalarında 58-60 doların altında fiyatlar göremiyoruz artık. Oradaki çalkantı dalga dalga yayılıyor, ceplerimize kadar giriyor, bütçelerimizi eritiyor. Eskiden OPEC ülkelerinin üretim miktarına, Amerika'nın ticarî stoklarına, günün ahvaline, spekülatörlerin hırsına, teröre, rafineri kapasitesine, Irak savaşına, İran, Nijerya veya Venezuela'daki karışıklıklara, Rusya'nın tavrına yorumlanırdı. Varil başına fiyatın 20, 30, 40 dolar olduğu günler için açıklayıcı da olurdu. Ama 60 doları aştı ve geri dönecek gibi görünmüyor. Bunu bir başka sebeple izah etmek gerek. Neden artıyor? Uluslararası enerji ajansı ve petrol stratejisi üzerinde çalışanlar petrol fiyatlarını sürekli yukarıya iten üç husus üzerinde duruyorlar. Birincisi ucuza petrol çıkarılacak yatak kalmamıştır. İkincisi dünya sürekli bir terör ve petrole sahip olma savaşları dönemine girmiştir. Üçüncüsü AB ve ABD'nin talebinde azalma olmazken Çin ve Hindistan başta olmak üzere Asya kaynaklı talebin çok hızlı bir artış göstermesidir. Yüz yıldır, petrol mü istediniz, musluklar açılır daha fazla petrol akar, daha fazla satılırdı. 1973 ve 1980 yıllarında yaşanan petrol şokları Arap-İsrail savaşına, İran devrimine yani siyasî sebeplere dayanıyordu. İktisadî değildi. Princeton Üniversitesi araştırmacıları üç yıl önce, dünya petrol üretiminin 2004 yılından itibaren azalmaya başlayacağını haber vermişlerdi. Petrol kıtlığının 2010 yılından itibaren dünyada teknolojik bir kopmaya yol açacağını ve akaryakıt kullanan yanmalı motorlar döneminin kapanacağına da işaret etmişlerdi. Nitekim 2005 yılında bütün petrol kuyuları tam kapasite çalışmasına, musluklar sonuna kadar açılmasına rağmen, dünya günlük 84 milyon varil üretim sınırına dayanıp kalmıştır. Oysa grevler, sabotajlar veya ülkelerde çıkacak karışıklıklar sebebiyle üretim ve dağıtımın her zaman aksama ihtimali vardır. Bu durum sürekli bir kıtlık yaşanacağını düşündürmektedir. Artık iktisadî gerçekle karşı karşıyayız. Arz, talebi karşılayamadığı sürece petrol fiyatları yükselmeye devam edecektir. Günlük 84 milyon varil üretim tavanı aşılamadığı sürece, fiyatlar öylesine artacak ki, o fiyatı ödemeye hazır tüketicilerin talebi 84 milyon varili aşmasın! Bir de yıllık en az %2 arz azalması olacağı ihtimalini eklersek, petrol fiyatlarının ne kadar yakıcı olacağını, talebimizi kısmak için türlü çareler düşünmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Bugünkü fiyatlarla 2005 yılı ham petrol piyasası yaklaşık iki trilyon dolarlık bir piyasadır. Bunun ülkemiz ve dünya için ne anlama geldiğini gelecek yazımızda yorumlayacağız.