Rahşan hanım elini çabuk tutmalı!

A -
A +

Son günlerde Sn. Rahşan Ecevit'tin "Cumhuriyet için el ele" parolasıyla tüm laikçi kesimlere birlik çağrısında bulunacağı haberleri dolaşıyor ya, yapacağı bu hayırlı işte onu desteklemek istiyorum. Ecevit'lerin bu millete faydası yok değil. 2001 /2002 yıllarında ülkenin içinde bulunduğu durumu hatırlayın. Millet yolsuzluğa batmış, beceriksiz, uyumsuz bir koalisyondan ve 28 Şubat artığı baskılardan nasıl kurtulacağını düşünürken, Ecevit'ler erken seçim gibi harika bir formülle tüm yandaşlarını ve ortaklarını arkalarına takıp, seçime yürümüşlerdi ve sandığa gömülmüşlerdi!... Üç senedir rahat ve huzur içindeydik. Sadece bürokratik seçkinlerimiz ve laikçi beyazlarımız hariç. Eskiden beri öyledir, millete ne zaman huzur gelirse onlarınki kaçar. Baksanıza aylardır ortalığı velveleye vermenin çabasındalar. Gerçi ağızlarına yüzlerine bulaştırdılar, maytap patlatırken eşkallerini ele verdiler. Ama huylu huyundan vazgeçmiyor. Cumhurbaşkanını bu meclise seçtirmemek, seçilecekse mutlaka "beyaz" olmasını sağlamak için; ekranlarda, sütunlarda, lobilerde, tenha yazlıklarda çabalıyorlar. Rahşan hanım işte bu dağınıklığı toplamaya ve ardına takıp götürmeye niyetli gibi... Fareli köyün kavalcısı Rahşan hanımın bu işi nasıl başaracağını düşünürken o masal aklıma geldi. Hatırlarsınız; ülkenin birinde bir köy varmış, halkı mutluluk içinde yaşarmış. Günlerden bir gün nereden geldiğini bilemedikleri binlerce fare köyü istilâ etmiş. Yatak odaları, mutfak farelerden geçilmez olmuş. Ne yapacağını şaşıran halk muhtardan bu işe bir çare bulmasını istemişler. Muhtarın da elinden bir şey gelmiyormuş. Çaresiz bekleşiyorlarmış. Bir gün fareli köye bir çalgıcı gelmiş. Muhtara: "Eğer bana bir kese altın verirseniz, köyü farelerden temizlerim" demiş. Köy halkı çok sevinmiş. Aralarında hemen bir kese altını toparlayıp muhtara teslim etmişler. Halkın tek istediği bu farelerden kurtulmakmış. Çalgıcı isteğinin kabul edildiğini öğrenince başlamış kavalını çalmaya. Kavaldan öyle tatlı, öyle güzel sesler çıkıyormuş ki, fareler saklandıkları deliklerden çıkarak çalgıcının ardına takılmışlar. Çalgıcı önde kavalını üflüyor, fareler peşinden gidiyormuş. Çalgıcı bir dere kenarına gelince suya yürümüş. Peşinden gelen fareler de suda boğulup ölmüşler. Masal daha uzun, ama kavalcı sonunda ödülünü muhtardan almış! Köy halkı da, kavalcı da mutlu olmuşlar.... Onlar ermiş muradına, biz dönelim konumuza... AK Partinin AB sürecine sarılıp, demokratikleşmeye hız vermesiyle ve ekonomik başarılarıyla en azından bir dönem daha iktidarda kalacağını hisseden kesimler "laikçilik" ederek, "Cumhuriyet tehlikede" diyerek, geçen yaz Lozan'da yaptıkları gibi "ulusalcı" harçlar kullanarak çephe oluşturmaya çalıştılar. Ama bir türlü tutturamadılar. Şimdi tam zamanı diyorum. Rahşan hanım eline "laikçi" kavalını alsa, köşe bucak ülkeyi dolaşsa ve son ferdine kadar tüm hayranlarını ardına taksa ve yürüse deryaya...... Derya tutuşur mu bilmem ama, millet bu iyiliğine karşılık Onu "asrın kavalcısı" ilân eder...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.