Rice'ı ağırlarken

A -
A +

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın "sabırsızlıkla beklediğini" söylediği Ankara ziyareti bugün gerçekleşiyor. Ziyaretin iki temel ekseni var. Birincisi ABD'nin Irak'ta giderek zorlaşan konumu, Kürtler ve PKK. Diğeri ise İran hesapları. Kıbrıs, AB, Hamas konuları ziyaretin ana gündemini oluşturma ağırlığını taşımıyor. Bayan Rice esas olarak İran konusundaki kesin tavrımızı öğrenmeye, satır arasını okumaya gelmiştir. Biz ise Irak'ı ve PKK tırmanışını önüne koyacağız. "Bilgi paylaşmak" ötesinde isteklerimiz olacak. Türkiye Amerika'nın Irak'taki çaresizliklerini çok iyi biliyor. Amerika Irak'ta bu kadar zayiat vereceğini ve ülkeyi parçalanmanın eşiğine getireceğini tahmin etmiyordu. Petrole el koyup, İsrail'in güvenliğini pekiştirip çekilecekti. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Irak'ta iç savaş bütün hızıyla sürüyor. Sünnî Şiî çatışması giderek yaygınlaşıyor. Seçimler yapılalı dört ay oldu, hükümet kurulamadı. Bush Amerikan seçimleri öncesinde Irak'tan çekilmeyi bile düşünüyor. Ama Irak paçasını bırakmıyor. Amerika'nın kalıcı düzen kurmadan ve güvenlik sağlamadan Irak'tan çekilmesi Kürtleri bağımsızlık ve Kerkük'ü işgale götürür. Bu ise Türkiye'yi harekete geçirir. Vietnam tecrübesini unutmamış olmalılar. Vietnam'da yenilerek çekildiklerinde başka güçler Vietnam'a hakim olmuştu. Benzer bir durumda Türkiye PKK, Kürtler veya Türkmenler sebebiyle, İran ise Şiiler dolayısıyla doğrudan bu ülkeye müdahale edebilir. Irak parçalanır. ABD-İran gerginliğinin yakın zamanda bir sıcak çatışmaya dönüşebileceği ihtimali zayıf görünüyor. BM Güvenlik Konseyinin İran'a verdiği süre dört gün sonra doluyor. İran bildiğinden geri dönmüyor, uranyum zenginleştirme işine hızla devam ediyor. Ama BM'den müdahale kararı çıkması beklenmiyor. Çünkü Çin ve Rusya Amerika ile aynı fikirde değil. Amerika'nın zoru işte buradan kaynaklanıyor. BM'den karar çıkaramadığına göre BOD projesinin önemli halkasını teşkil eden "İran'ı demokratikleştirmek" eylemi nasıl gerçekleştirilebilir? Bayan Rice'ın asıl aradığı bu soruya cevaptır. Türkiye'nin beklentileri ABD Türkiye ilişkileri Stratejik mi değil mi? Tartışmaları ülkemizde bir spekülasyona dönüştü. Sanki "stratejik ise" ballı yağlı dost, "stratejik olmayınca" iflah olmaz zaaf gibi yorumlar basılıyor kamuoyuna. Daha geçenlerde gördük. ABD Hindistan ile stratejik dost değil. Ama Bush Delhi'de uzun vâdeli nükleer teknoloji iş birliği anlaşmasını imzaladı. Ardından İslâmabad'a çıkıp, "sizler müttefik dostlarımızsınız" diye ağızlarına bal sürüp, ülkesine döndü. Pakistan'a zırnık koklatmadı! Bizim "Amerikan-severlerimiz" Amerikalıların bile aklına gelmedik kurnazlıklarla içeriyi sıkıştırırlar. Üç yıl oldu hâlâ TBMM'nin Irak tezkeresine neden hayır dediğini başımıza kakıp dururlar! Yetmedi Bush yönetiminin "Erdoğan'ı istemediğini ve AK Parti'yi çizdiğini" yazmaktan, yaymaktan çekinmezler. Daha geçenlerde Cüneyd Zapsu'nun bir düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmayı çarpıttılar ve "gelin Türkiye'yi kullanın" demeye getirdiğini yazdılar. "Amerika'ya yan bakarsak ihtilal yaptırırlar" fısıltısını yaymaya devam ediyorlar. Yamandır bizim Amerikan-severlerimiz! Evvelki gün sayın Barlas bir temennide bulunuyordu "Rice Ankara'ya gelmişken Türkiye'nin demokrasisine saygısını vurgulamalıdır. İç politikaya müdahale görüntüsünün hem ABD'nin hem de müdahaleye hedef olan ülkelerin başlarına ne işler açtığı bu ziyaret vesilesiyle hatırlanmalıdır" diyordu. Bu temenniye katılıyoruz. Amerikan-severlerimizin sakızı düşer... Afganistan'da başlayan, Irak'ta devam eden "demokratikleştirme süreci" zincirin orta halkası İran'da da şüphesiz uygulanacak. Ama yöntemleri farklı olarak. Nitekim Blair dün ikaz ediyordu: "İran bir Irak değil. Kimse orayı işgal etmeyi düşünmesin" Demek ki başka yollar denenecek. Rice görüşmesinin ardından yorumlayabileceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.