Şansölye koltuğuna kaybeden oturacak

A -
A +

Çok eskiye gitmeye gerek yok on yıl önceki şartlarda olsaydık ne Almanya seçimleri bizi bu kadar meşgul ederdi, ne de şansölyenin kim olacağı umurumuzda olurdu. Olsa olsa Almanya'ya kaç ton fındık satacağımızı veya ne kadar işçi göndereceğimizi düşünürdük. Zaman tünelinde takılıp kalmışlar için belki hâlâ öyledir. Ama günümüz gerçekleri artık kişisel kararlarımızı alırken bile tam serbest davranma lüksümüzün bulunmadığını gösteriyor. Ülkeler ise diğer ülkelerdeki kıpırtıları, sınır tanımayan şirketlerin stratejilerini, hatta önemli kişilerin söz ve davranışlarını değerlendirmek zorunda. Küreselleşme denilen gerçek işte bu. Almanya seçimlerinin aylardır gündemimizi meşgul ediyor olması boşuna değil. Zira milletimiz için medeniyet projesi olarak seçtiğimiz AB yolunda süratimizi hatta güzergâhımızı etkileyebilecek potansiyel taşıyor. İlk kurucular döneminde, belki 9'lar, 12'ler Avrupa'sında bile ülkeler göbek bağlarını kendileri kesebiliyordu. Şimdi öyle değil. Üye sayısı çoğalıp, adaylık süreci çetrefilleşince Avrupa'nın güçlü motorların desteğine ihtiyaç oluyor. Bu zamana kadar AB'yi çekip çeviren, yönlendiren motor güç Almanya ve Fransa ikilisiydi. Vaktiyle Yunanistan, Fransa'nın ağabeylik etmesiyle yolunu bulmuş, AB'de yerini almıştı. Bizim de eşiği aşarken kolumuzdan tutacak bir ele ihtiyacımız var. Helsinki zirvesinde "aday ülke" oluşumuzdan bu yana o el hep Almanya idi. Şansölye Schröder her zor dönemeçte devreye giriyor, pürüzleri düzeltmeye yardım ediyordu. Fransa ve ardından Hollanda AB anayasası referandumlarında "hayır" diyerek Avrupa'yı bir büyük bunalıma sürükledikleri için itibarları zayıflasa da, Türkiye'nin yolculuğunda hâlâ engelleyici olabiliyorlar. Almanya seçimleri bizim için işte bu yönden önem taşıyordu. Almanya sisli Seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakılan Muhalefet lideri bayan Merkel ülkemizin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkıyor, "imtiyazlı üyelik" diye ayırımcı, aşağılayıcı bir pozisyonu teklif ediyordu. Bu konuda o kadar ısrarlı idi ki Avrupalı siyasetçilere mektuplar döşeniyor, ısrarını inatla sürdürüyordu. Hele Fransa'nın müstakbel cumhurbaşkanı adayı(Türk, Müslüman ve yabancı düşmanlığı ile meşhur) mösyö Sarkozy ile işbirliği var ki, Merkel'e Almanya'nın Sarkozy'si unvanını(!) kazandırmıştı... Bu ihtimal tutarsa Türkiye için yolun sonu değildi. Ama 2007 bahar sonrasında "çifte kavrulmuş ayaz" mevsimleri yaşayacağımız anlamına geliyordu. Bu tutmadı, tutmayacak! Pazar günü yapılan erken seçimin ardından Almanya Arasat'ta kalmışa benziyor. Ne eski şansölye Schröder'in partisi toz olup gitti, ne de bir ay önce 15 puan fark atacağı beklenen bayan Merkel'in partisi geldi. Hatta Merkel tam bir düş kırıklığına uğradı. İki hafta önceki itibarını bitirdi. Bugün hem Merkel, hem de Schroeder şansölyeliğe kendini lâyık görüyor. Tek koltuk için iki kaybedenin yarıştığı bir bulanıklık içinde Almanya!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.