Şansölye Schüssel ters vuruş yapar mı?

A -
A +

Avusturya dünden itibaren Avrupa Birliğinin dönem başkanlığını üstlenmiş bulunuyor. Bu önemli günü şansölye Schüssel ve Alman şansölyesi Merkel Viyana orkestrasını birlikte izleyerek kutladılar. Dayanışma mesajı verdiler... Türkiye'yi Avrupa'da isteyenler de, istemeyenler de var. İngiltere'nin başını çektiği İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İskandinav ülkeleri üyeliğimize sıcak bakarken Fransa ve Avusturya cephesinden karayeller esiyor. 3 Ekimde Avusturya'nın kaypaklığı gecemizi zehir etmişti. Adamlar hâlâ 1683 Viyana kuşatmasını ve "Türkler geliyor!" korkusunu yaşıyor gibiler. Tarama sürecini başarıyla sürdüren ve bahar sonlarına fiilî müzakereye başlamayı uman ülkemiz için Avusturya'nın dönem başkanlığı ne anlama geliyor? Şansölye Schüssel'in tam üyeliğimize itiraz noktalarını hatırlayalım. Diyor ki: * Tam üye olduğunda nüfusu 80 milyonu aşacak bir Türkiye AB'nin karar mekanizmasında en etkili üye olacak, * Valizini kapan Türkler Avrupa'yı işgal edecek (Hıristiyan Demokratların en popülist söylemi), * Türkiye'nin satın alma gücü çok düşük, Avrupa'ya uymaz, * Türk tarımındaki nüfus, Avrupa ile bütünleşmesini engelleyecek boyutlarda. Başbakan Schüssel'in ciddiye alınması gereken asıl itirazı şüphesiz sonuncusu. Geri kalanların hepsine 3 Ekim öncesinde cevaplar verilmiş bulunuyor. Schüssel'in itirazlarını Avusturya adına mı yaptığı, yoksa dayanışma hâlinde bulunduğu Türkiye karşıtlarının sözcülüğünü mü üstlendiği zamanla anlaşılacak. Ulusalcılarımız fırsat kollayacak Dışarıdaki Türkiye muhaliflerini bir noktaya kadar anlayabiliyoruz. Ama bizim cici ulusalcılarımızın Avrupa karşıtlığına ne demeli? Onlar ki batıcılığı, çağdaşlığı kimseye bırakmadılar. Mazbut Anadolu halkını aşağılamak, inancıyla alay etmek için bir asır batılılaşma/çağdaşlaşma söylemine sarıldılar. Meydanlarda avaz avaz bağırdılar. Ne zaman ki AB kriterleri bir medeniyet projesi olarak ciddiye bindi ve milletin önüne kondu, sözde ilericilerimiz birden çark ettiler. Yaptıkları tornistana da "ulusalcılık" dediler. AB ile şeffaflık başlıyordu. "Devletçilik", "karma ekonomi", "kendine yeterli ülke", "yerli malı kullanmalı", "iç düşman", "dış düşman", "kutsal devlet" vs. tüm tabular sorgulanır, her yasağa dokunulur oluyordu. Böyle giderse piyasada yarışmak, halkın önünde tartılmak zorunda olacaklardı. Ne seçkinlikleri, ne imtiyazları, ne sömürü tezgâhları kalmayacaktı. Millet gözünü daha fazla açmadan Avrupa kapıları kapatılmalı, bunun için ortam oluşturulmalı... AB projesine var gücüyle sarılan AK Parti'ye yüklenmeleri bundan. Son aylardaki gedik açma girişimleri ondan. Şimdi Avusturya şansölyesinin bir "ters vuruş" yapması, bizimkilerin çok hoşuna gidecek. Schüssel ilk mesajında ekonomiyi canlandırmak, AB anayasası ve Avrupa'nın geleceği hakkındaki tereddütleri gidermek için var gücüyle çalışacağını vurguladı. Beleş top bekleyen ulusalcılarımız galiba yine ofsayda düşecekler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.