Bitkilere su yürüdü farkında mısınız? Kuytu köşelerde çiçekler çoktan patladı. Yapraklar yeşil yeşil uç verdi. Bebeğin dünyaya ilk bakışı gibi, çığlık çığlığa. Lodoslu şefkatler istiyor. Mikroorganizmaya haber gelmiş bir yerlerden, toprağın kimyasını değiştiriyorlar. Solucanları uyandırmışlar; mahmur, yarı uyuşuk kıpırtılarla yem arıyor, labirent açıp, toprağı havalandırıyorlar. Havalandıkça yeni organizmalar türüyor, her zerreyi sarıyor. Kabuk altındaki bitler sabırsız, bir tomurcuk boynunu uzatsa diye bekliyorlar, Gelin böcekleri pusuda, sürgünlere saracak bitleri gözetliyorlar... Kelebekler yeni oyuncaklar bulmuş çocuklar sanki. Bir o köşeye, bir bu köşeye savruluyor. Birinin polenini diğerine, ötekinin genini berikine aktarıyor, nesiller sürüyor. Balkonumuzun yaz misafirleri kumrular çıkageldi ansızın. Bir telaş içindeler; gagalarında iki eğri çöp, bir düşürüp bir taşıyorlar. Panjur sahanlığına emanet edecekleri yumurtalarına derme çatma bir "çöp kondu" peşindeler... Uyanan tabiatı solumuşuz; genzimizde bir yanma, kimimizde hapşırma, Mafsallarımızda bir gevşeklik, başımızda bir ağırlık; "bahar yormuş" diyorlar... Bahar ağır satan bir misafir. Havasını, kimyasını, boyasını, şakasını ve işvesini ihmal etmiyor gelirken. Herkesi farklı uyandırıyor. Tabiatın dili var: Gâh anlık, gâh günlük, mevsimlik, bazen yıllık, çok yıllık söylüyor. Bazen de asırlık, bin yıllık. Yaratıldığından beri herkese, tam zamanında, doğru lisanında. Denge ve hendese Medyada arka sayfalarda, herkesin kulak ardı ettiği birkaç haber: * BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel ısınmanın çok sayıda ülkede gıda üretimini azaltabileceğini ve dünyadaki açlığı artıracağını açıklamış, * Küresel ısınma sonucu gıda dağılımının ve altyapısının bozulacağını, en şiddetli etkisinin Büyük Sahra altındaki ülkelerde görüleceğini belirtmiş, * Bilim adamları, fosil yakıtlardan çıkan gazların atmosfere yayılmasıyla oluşan ısınmanın, buzulları eriteceğini, bu yüzyıl sonunda deniz seviyesinin yükselip sellerin daha sürükleyici, kuraklığın daha yakıcı, kasırgaların daha savurucu olacağını söylemişler. İnsanlık kör hırsıyla istismar ettiği tabiatın dengesini bozdu. Sıcaklık arttıkça buzullar dağ tepelerine çekildi. 1850'de Alpler'de 4 bin 500 kilometrekare buzul varmış. 2000 yılında yarıya düşmüş. Tabiatın konjonktürünü okuyanlar bu gidişle asrın sonuna varmadan ısının 1.5-4 derece artacağını, okyanuslarda su seviyesinin 70 santim yükseleceğini, su ısısı ve tuzluluk dengesinin değişeceğini, okyanus akımlarının yörüngesinden sapacağını bildiriyor... Bunlardan bize ne mi? Hiiiç! Katrina, Tsunami, El Nino, baraj patlaması, kıyıların kayması, sahillerin suya gömülmesi, ekili alan kalmaması gibi basit(!) şeyler... Avrupa Bangladeş'e döndü. Tuna artık taşıyamıyor, Meriç kusuyor. Antarktika'da Fransa büyüklüğünde bir buzul gövdesinden kopup, okyanusa yönelmiş. Tabiat lisânı hâl ile haber veriyor. Bazen kelebeğin kanadında, bazen okyanus akıntılarının girdabında. Dengemle oynamayın, hendesemi bozmayın diyor. Kuşlar niçin grip oldu? Sümbülün boynu neden bükük dersiniz? Kuzuların melemesini duyuyor musunuz?