Batı kamuoyundaki Ermeni soykırımı iddiaları bugüne kadar hep doğruluğu ispatlanmamış olan hatırat türü sübjektif ve kasıtlı yayınlara dayandırıldı. Oysa tarihî konular ve olaylar hakkında hüküm verebilmek için, otantik kaynaklar- arşivler incelenmelidir. Bu zamana kadar neden açılmadı, neden yavaştan alındı veya gevşek davranıldı anlaşılır gibi değil. Avrupa ve Amerika toplumlarının Ermeni iftira ve propagandasıyla kandırılmış olması bir yana, saf ve öz vatandaşlarımız bile etkilenmeye başlamıştı. Nasıl etkilenmesin ki, tarihimizi ve toplum değerlerimizi frenklerden öğrenmiş "entellerimiz" de kenarından kıyısından "ermeni soykırımı" sözü ediyorlardı. Milletimizde ürkek bir "acaba olmuş mudur?" duygusu sinsice çimlendiriliyordu. Oysa Başbakanımızın tüm dünyaya haykırdığı üzere, tarihimizde milletimizin başını yere eğdirecek bir leke yoktu. Ama gerçeklerin belgelerle ortaya konulması, fesat ateşinin bilgiyle söndürülmesi gerekiyordu. Şimdi bu yapıldı. Geç de olsa harekete geçilmiş olmasını sevinçle karşılıyor, yekvücut davranan iktidar ve muhalefet partilerimize, tüm milletvekillerimize, canla başla çalışan Yusuf Halaçoğlu ve arkadaşlarına teşekkür ediyoruz. Asil milletimizi eksikliğe düşmekten korudular. Devlet arşivlerinde yer alan ermeni meselesi ile ilgili belgeler artık milletimizin ve dünya kamuoyunun hizmetine sunulmuş bulunuyor. Buyurun www.devletarsivleri.gov.tr/kitap/ sitesine girip araştırın: Onlar olsa olsa Ermenidir! Fransa'nın en hacimli ansiklopedisi Universalis 2004'ü açtım: Bir resim ve dizi dizi cesetler. Altında bakın ne yazıyor "1914 yılında Türkler tarafından katledilmiş siviller: bunlar büyük ihtimalle Ermenilerdir!". Neymiş efendim "büyük ihtimalle Ermeniler" imiş! Yani onlar da emin değiller, ama yazmışlar işte... Ben yaptım oldu diyorlar zahir. Tarihi asıl kaynaklarına inerek değerlendirmeyen batı ülkeleri ermeni meselesine hep böyle yaklaştı, meydanı boş bulunca da küstahlaştı. Halbuki arşivlerimizde milyonlarca belge var. Bu belgeler olayları objektif bir şekilde aydınlatacak mahiyette. 78'de rahmetli olan S. Münir Üçışık efendiden Ermenilerin Van/Müküs'te (yeni adıyla Bahçesaray) işlediği kıyımı dinlemiştim. Misal olsun diye basit bir arama yaptım. İşte özeti: "Ermeni ve Rusların Eleşkirt, Hınıs, Karakilise, Şatak, Müküs, Muş ve Akçan'da yaptıkları dehşetli mezâlimden kurtulabilenlerin ifadelerine göre, Rus ve Ermenilerin mezâliminden bazıları şunlardır: "Yırtıcı canavar ve zincirden boşanmış ayılar gibi" köylere saldırıp bir anda ortalığı "kan deryasına" döndüren Rus ve Ermenilerin; "kadın erkek dinlemeyerek önlerine rast gelen çaresizleri parçaladıkları", sadece Eleşkirt'in Arabköyü'nde iki gün zarfında "bakire olarak yirmi üç kızımızın bikrini izâleden başka bütün işe yarar gelin ve kadınlarımızın hukuklarına taarruz" ettikleri, Hınıs'ın Mollakulaç köyünde "yirmiyi mütecaviz çocuklarımızı ilk önce kuzu keser gibi zebh edip hamile kadınlarımızdan bir ikisini karınlarını kama ile sökerek.... ceninleri süngü üzerinde pederlerine ....." gösterdikleri, Müslüman ahaliden kimisinin kafasını, kollarını, burunlarını, kulaklarını kesdikleri, gözlerini çıkardıkları, derilerini yüzdükleri ve üzerlerine gazyağı dökerek yaktıkları ve nihayet aşağıdaki ibret verici mezâlimi yaptıklarına dair.... " belge 10 N. 1334 (11. VII. 1916) HR. SYS. 2872/2, Belge no: 75-91, 103-106, 11-113, 163-166 İsteyen Türkçe Transkripsiyonu, isteyen Belgenin aslını incelesin. Hodri meydan!