Tarih birleşenleri ödüllendiriyor

A -
A +

Roma Antlaşması 1957'de Avrupalı altı devletin aralarında kömür, demir, çelik üretiminde ve ticaretinde işbirliği yapmak hedefiyle imzalanmıştı. Ekonomik ve sosyal alanda alınan başarılı sonuçlar halklara ilerisi için ümit verdi. Nitekim Demirperdenin böldüğü kimi kardeş, kimi soydaş ülkeler Komünizmin çöküşünün ardından süratle bu çatının altına sığındılar. Hepsi de savaşlardan ders çıkarmışlardı, ideolojilerden bıkmışlardı, diktatörlerden nefret ediyorlardı, fakir kalmak istemiyorlardı. Bu arzuların kamçıladığı genişleme sâdece sınırların büyümesi olarak kalmadı. Ticarî, iktisadî, malî, hukukî, sosyal ve kültürel alanlarda tüm zenginlik ve yeteneklerini birleştirdiler. Bugün tarihte eşine az rastlanan bir medeniyet projesine dönüşmüş bulunmaktadır. Avrupa Anayasası Önceleri altı, sonraki katılımlarla 15 üyenin Ortak Pazar mantığıyla koydukları kurallar ve kurdukları düzen bugünkü 25 üyeli ve gelecekte belki otuzdan fazla üyesi olacak Birleşik Avrupa'nın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktı, kilitlenmeler başlamıştı. Avrupa Anayasası bu ihtiyaçtan doğdu. Geçtiğimiz hafta sayın Erdoğan ve sayın Gül'ün de imza koyduğu Avrupa Anayasası batı medeniyet projesinin eriştiği son noktadır. Henüz ABD'ye alternatif siyasî, iktisadî, askerî güç olma noktasına varmamıştır. Ama ümitler artmıştır. Şimdi sıra liderlerin imzaladığı metnin 5-8 mayıs 2005 tarihleri arasında üye devletlerin parlamentolarında oylanarak veya referandum yapılarak kabul edilmesine gelmiştir. Milyonlarca insanın ölümüne, beldelerin yerle bir edilmesine sebep olan 2. dünya savaşının bittiği güne denk gelmesi için 8 mayıs tarihi bilerek seçilmiştir. Bu tarihten sonra her ülke millî anayasalarını ve mevzuatını buna uyarlayacaklar. AB anayasası en üst (çatı) yasası olarak yürürlüğe girdiğinde seçimle gelecek sabit bir başkanı, bir dışişleri bakanı olacak, tüm Avrupa'yı ilgilendiren kanunlar Avrupa Parlamentosunda yapılacaktır. Bu iş olmaz diyecekler Avrupa'da bu anayasanın eksik ve yanlışlarla dolu olduğunu iddia edenler, "bu iş olmaz" diyenler şimdiden var. Kimileri ulus devletlerin dağılacağını ileri sürüyor, kimileri bir işe yaramayan özünden (Hıristiyanlıktan) uzaklaşmış, gevşek bir Avrupa'ya çanak tutulduğunu söylüyor. Aşırı Fransızlar Avrupa'da Fransız modelinin son bulacağını iddia ediyor. Tıpkı bizde Avrupalılar tarafından bölüneceğimizi, silineceğimizi, yutulacağımızı hamasetle tutkallayıp sıvayanlar olduğu gibi... Ama tarih kendini tecrit edenlerin değil, birleşenlerin daha güçlü ve müreffeh olduğunu gösteriyor. Vaktiyle Ortak Pazara soğuk bakan İngiltere temsilcisi "bir taslak üzerinde anlaşamayız" diyordu. Anlaşıldı. "Metin ortaya çıksa bile imzalanmaz" diyordu. İmzalandı. "Eğer imzalansa bile ülke parlamentoları bunu kabul etmez" diyordu. Kabul edildiğini İlkbaharda göreceğiz. Bize düşen önce 17 Aralık'ta müzakerelere başlama kararını istihsal etmek, sonra bir on yıl çetin değişim sürecini başararak, medenî ve müreffeh ülkeler camiasında yerimizi almaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.