Temel meselemiz: Anayasal demokrasi olamamak -III-

A -
A +

TBMM Başkanı Sn. Arınç 23 Nisan günü siyasetimizin açmazlarını ve demokrasimizin zorluklarını konu aldığı tarihî konuşmasında hukukî mesnedi tartışmalı olan kamusal alan konusuna temas ediyor ve tarifi olmayan lâiklik ilkesine açıklık getirilmesinden söz ediyordu. Konuşmanın bu kısmını özetleyerek sütunumuza alıyoruz. Kamusal alan "Tartışmaların odağında yer alan ve nerdeyse tüm fikir ayrılıklarının gelip dayandığı bir başka konu da lâiklik ilkesidir. Açıkça belirtmeliyim ki, Anayasa'mızın değiştirilemez maddesi olan lâiklik ilkesine, Türkiye'de karşı çıkan kimse yoktur. Bütün tartışmalar lâiklik ilkesinin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu yorum farkı nedeniyle kamusal alanda her dönemde farklı uygulamalar yapılmış ve tartışma yaşanmıştır. Kamusal alan, yurttaşların ortak meselelerini eşit ve özgürce tartıştığı alandır. Dolayısıyla her bireyin ayrım yapılmadan haklarının korunduğu, haklardan yararlandığı ve kendilerini özgür hissettiği bir alandır. Bu alanı güvence altına almak ve tüm yurttaşlarına eşitçe kullanım hakkı sağlamak devletin görevidir. Kamu yararı devletin değil, halkın yararına doğru genişletilmelidir. Devlet kamusal alanın sahibi değil, koruyucusudur. Bu koruyuculuk; oradaki eşitliğin, adil paylaşımın ve hizmetlerin her birey tarafından kullanılmasını sağlamaktır. Kamusal alandaki özgürlüklerin ve hakların bir gruba, bir kesime kayması hâlinde devlet koruyuculuğu devreye girer ve haksızlığı önler. Devlet kamusal alanda herkes için geçerli olan hakları bir kesime yasaklayamaz, ya da sınırlayamaz..." Lâiklik ilkesi "Buradan hareketle lâiklik ilkesinin yorum farklılığını gündeme getirmek gerekir. Anayasamızın değiştirilemez maddesi olan lâiklik maddesi, ilelebet var olacaktır. Ancak günün şartlarına, toplum yapımıza uygun olarak yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak gerekir. Bu, lâikliğin özünü değiştirmeyecek, bilakis toplumun bir arada daha uyum içinde yaşamasına katkı sağlayacaktır. Dünyada birçok örneği olan lâiklik uygulamasının, Türkiye'dekine benzer tek örneği sâdece Fransa'dır. Orada bile lâiklikten yola çıkarak hak ve özgürlükler bizdeki kadar kısıtlanmamıştır. Lâikliği bir toplumsal barış ve uzlaşı mekanizması olarak algılamalıdır. Lâiklik, devletin inançlar karşısında tarafsızlığını zorunlu kılar. Bütün inançların kendisini ifade etmesine imkân vermek, bireylerin ibadet hürriyetini sağlamak lâiklik ilkesinin temel işlevidir. Devlet, bu işlevi uygulayan ve tüm inançlara eşit mesafede davranan aygıttır. Sorun işte burada başlamaktadır. Devlet, dinî inançların yaşamasını teminat altına alması gerekirken, tam tersine kamusal alanda bazı inançların hayat hakkını, ifade hürriyetini kısıtlamaktadır. Bunu da lâiklik adına yapmaktadır ki, siyaset bilimi açısından büyük bir çelişkidir. Bu çelişki yıllardır Türkiye'nin iç huzurunu zedelemekte ve bitmez tükenmez sorunları beraberinde getirmektedir. Aydınların, siyasetçilerin ve akademisyenlerin hep birlikte çözmesi gereken yorum farkından kaynaklanan işte bu çelişkidir..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.