TBMM Başkanı Sn. Arınç 23 Nisan günü siyasetimizin açmazlarını ve demokrasimizin zorluklarını konu aldığı tarihî konuşmasında "Bugün Meclisimizin fonksiyonu, gücü ve yetkileri kısmen erozyona uğramıştır" diyor ve bir kurumlar saltanatından söz ediyordu. Bu konuşmayı özetleyerek sütunumuza alıyoruz. Kurumlar saltanatı "Ülkenin siyasetinde çok büyük etkisi olan ve 'gizli anayasa' diye anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin hazırlanmasında, Meclisimiz ve ilgili komisyonlarımız devre dışıdır. Açıklanması ve yayınlanması yasak olan bu belgenin, son hâline karar verildiği günün ertesinde bazı gazete manşetlerinde yer alması son derece dikkat çekicidir. Bu belgeden yola çıkarak hazırlanan İç Güvenlik Strateji Belgesi'nin çete kurmaktan yargılanan kişilerin arşivinden çıkması devlet ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Demokratik bir ülkede 'gizli anayasa, kırmızı kitap, derin anayasa' tabirleri kabul edilemez. Bunlar gizli, antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder. Türkiye Cumhuriyeti'nin tek bir Anayasası vardır ve yürürlüktedir. Ülkemizin yönetilme biçimi, erkler arasındaki gücün kullanımı, meşruiyetlerin dayanak noktaları Anayasamızda 'Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu' şeklinde ifade edilmiştir. Bu açıklamaya rağmen bazı kurumlar, kendilerinin öncelikli olduğunu, hatta daha üstün olduğunu vehmetmektedir. Bazı kurumlar, reform çalışmalarına direnmişlerdir. Ne ilginçtir ki işlevini yitirmiş, yıllardır sorun üreten, halkın büyük çoğunluğunun kaldırılmasını istediği bir kurumun kaldırılması kendilerini seçkin gören, anti-reformcuların tepkileri nedeniyle gerçekleştirilememiştir. 84 yıl önce saltanat kurumu kaldırılmıştı. Bugün ise "kurumların saltanatı" hüküm sürmektedir. Bir düzenleme ve Anayasa değişikliği yaparken kurumların görüşünü almak başka, kurumların mutabakatını aramak başka bir konudur. Dünya üzerinde daha çok demokrasi için, sâdece 'kurumların mutabakatını' arayan demokratik başka bir ülke yoktur..." Sanal tartışmalar "Yüce Meclisimizde kanunlar görüşülürken her mesele rejim tartışmasına çekilmektedir. Tarımda yapılacak bir düzenleme, Belediyeler Kanunu'nda değişiklik, hayvancılık, turizm... tartışılırken konu aniden birileri tarafından rejim tartışmasına getirilmektedir. Önemli bir siyasetçinin, kaçak yapıların yıkılmasını 'rejimden ideolojik intikam almak' diye değerlendirmesi durumun trajikomik yanını sergiliyor. Türkiye'nin bir rejim sorunu yoktur. Türkiye, rejiminin Cumhuriyet olacağına, demokrasi olacağına bundan 83 yıl önce karar vermiştir. Bugün de Meclisiyle, hükümetiyle ve tüm organlarıyla aynı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Milli değerlerimizin sahibi bir kesim, bir grup değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkestir. Milletimiz ulusal ortak değerlerin sahibidir ve kendi içinde büyük bir hoşgörüyle yaşamaktadır. Toplumumuz etnik kimliğine, inancına, kültürüne göre kimseyi dışlamamakta ve bir arada barış içinde yaşamaktadır. Ayrıca AB müzakerelerini sürdürdüğümüz bugünlerde hâlâ rejimin tehlikede olduğundan bahsetmenin, hele tehlikenin AB'ye üye olmak için en fazla gayreti gösteren kişilerden geleceğini söylemenin dayanağı bulunmamaktadır..."