Kuzey Osetya'da cereyan eden ve çok kanlı biten terör hâdisesi tüm insanlığa bir şeyi çok iyi öğretmiş olmalıdır. Terör bir ülkeye, bir ırka, bir dine, bir döneme ait değildir. Tüm insanlığın meselesidir. Bu belâdan kurtulmak için küresel çapta iş birliği yapılmalıdır. ABD'nin 11 Eylül sonrasında Afganistan'da Taliban örgütüne, şimdi Irak'ta direnişçilere yapmaya devam ettiği ve dün Osetya'da teröristlere uygulanan yöntem bir kere daha gösteriyor ki hiddet, acı çekenler için anlaşılır olmakla beraber, eyleme geçmek için iyi bir rehber değildir. Hiddetle kalkan zararla oturuyor! Eğer hiddet ve şiddetle sonuç alınsaydı İsrail uyguladığı devlet terörüyle şimdiye kadar Filistin direnişini çoktan bitirmiş olmalıydı. Şiddete şiddetle karşı koymak terörü durdurmuyor, aksine körüklüyor. Şiddet, sonu gelmeyen bir kin ve intikam fasit dairesine sokarak insanlığı mahvediyor. Çözüm, sivrisinek öldürerek sivrisineklerden kurtulmanın mümkün olmadığını anlamaktan geçiyor. Bütün ülkelerdeki bataklığı kurutmak gerekiyor. Terör olayında bataklık nedir ve nasıl oluşmaktadır? İşe bu temel soruyu sorarak başlamalıdır. ABD başta olmak üzere, teröre mâruz kalan zengin ülkeler yıllardır yanlış yerden baktılar. Peşin hükümle İslâm ve terör, İslâm ve geri kalmışlık, İslam ve açlık, İslâm ve düzensizlik konularını işleyip durdular. Öyle ki hayvan kanı içerek beslenen çıplak Afrika yerlilerini Hıristiyan olmadıkları için Müslüman (!) diye takdim ettiler. Tüm medya güçleriyle vurdular. Papaza kızan cahil Müslümanlar da oruçlarını bozdular! Sonunda bataklık oluştu, sinek avcılığı başladı! Fundamentalist teröristler nasıl doğdu? Bin Laden'in dünyayı tehdit ettiği doğru. Pakistan ve Afganistan'da terörist yetiştiren kamplar bulunduğu doğru. Suudî fundamentalizminin terörist mantığı beslediği ve uluslararası terör suçlularının bir kısmının Müslüman ismini taşıdığı da doğru. Ama Müslümanların temiz, sünnî inanışını bozmak için vaktiyle Pakistan'da Mevdudî ile, Mısır'da Abduh'la, Hasan Benna ile mezhepsizliği yayanlar, Arabistan'da Hempher ve Lawrens'la Vehhâbîliği kuranların İngilizler, Amerikalılar, masonlar Yahudiler olduğu da doğru. Bin Ladin'i bulup semirten, ilk kullanan Amerikalılardı. Kaynakları sömürülmüş, inançları bozulmuş cahil ve aç kitlelerin şimdi fundamentalist (kökten dinci) yorumlar çıkarmalarına, yaptıkları fitne ve çapulculuğu cihat sanmalarına şaşmamak lâzım. Ama ayaklar yere değmiş, gözler bataklığa çevrilmişe benziyor. Seçkin üniversitelerde ciddi araştırmalar yapılıyor. Düşünce kuruluşları akıllı uslu konuyu tartışıyor. Müslümanların büyük çoğunluğunun terörü onaylamadığını, İslâmiyetin şefkat, merhamet, yardımlaşma dini olduğunu, adaleti, dürüstlüğü, ilerlemeyi emrettiğini, zulüm ve işkenceyi yasakladığını anlamaya başladılar. Araştırmalar iki yönde yoğunlaşmış görünüyor. Birincisi bu insanlara canlı bomba olmayı göze aldıran motivasyon nedir? Kimler organize ediyor? İkincisi ise bu organizasyonların finans kaynağı nedir? Fakirlikle terör arasında nasıl bir bağ vardır? Bunlar anlaşıldıkça bataklık kuruyacak, insanlık huzur bulacaktır.