Hafızalarda asrın felâketi olarak yerini alan tsunaminin üzerinden 15 gün geçti. Ölü sayısı 160 bini aştı. Zayıf ihtimal bile olsa sağ kalanları, hiç olmazsa ölü bedenleri yakınlarına teslim edebilmek için yıkıntı, serpinti ve süprüntü arasında aramalar sürüyor. Tsunamilerin asıl sebebi depremler. Yerin 70 ila 150 km dibinde meydana gelen kırılmalar bir yandan, açığa çıkan çok büyük enerjinin okyanusları kanatlandırması diğer yandan ülkeleri kıtaları yaşanamaz hâle getiriyor. Son yüz yılda depremlerde; Çin 200 bin, Japonya, İtalya, Türkistan, Anadolu yüzer bin can vermiş. Son 15 yılda okyanuslarda dalga yüksekliği beş ilâ 30 metre arasında değişen on tsunami yaşanmış. Ama dünya kamuoyunda uyandırdığı şok ve harekete geçme duygusu ilk defa bu kadar canlı. Bu refleksi ancak 2001 Eylülünde New York kulelerine yapılan saldırıların dehşet duygusuyla kıyaslayabiliriz. Felâketin çapı henüz tam olarak bilinmese dahi, bazı tespitler yapabilecek durumdayız. Çıkarılacak dersler Bilim ve teknoloji ilerlese de böylesi tabiî âfetlerin önüne geçilemiyor. Yani deprem, tsunami, kasırga, hortum gibi felâketlere maruz kalma riski herkes için var. Ama bu felâketleri önceden kestirmek ve ilgili ülke ve beldelere duyurmak mümkün. Nitekim Hint Okyanusundaki depremi Jakarta sismografları tespit etmiş. Çeyrek saat sonra Hawai'deki ABD tsunami gözetleme merkezi teyit etmiş. Bundan 15 dakika sonra on metrelik ilk dalgalar yüzlerce kilometrelik sahilleri vurmuş... Yani insanları uyarıp, tehlike bölgesinden kaçmalarını sağlayacak, en azından ölenlerin sayısını azaltacak zaman varmış. Ama kimse oralı olmamış. Bu birinci tespit. Aynı tsunamiler Büyük Okyanus'ta da oluyor, Amerika veya Japonya'nın makyajı bile bozulmuyor. Yani zengin, eğitimli ve tedbirli olanlar güvenle yaşarken, fakirlerin eğitimsizlerin altta canı çıkıyor, bu da ikinci. Devletler bir yandan, halk bir yandan yardım için seferber olmuş görünüyor. Tüm dünyada halkın gönüllü yardımı hükümetlerin resmî yardımlarından katbekat fazla. Üstelik doğrudan mağdurlara ulaşıyor. Resmî yardımlar ise kesin değil, vaat. Yani ödenmeyebilir, "size hastane yapacağız, ama ihaleyi bizim şirketler alacak" diye pazarlık konusu olabilir. Dünya 2003 yılında silahlanma için 950 milyar dolar harcamış! Aynı dünya felâketzedeler için beş milyar doları toplayamıyor. Öldürmek için öyle, yara sarmak için böyle! Bu da üçüncü gerçek. Tabiî afetlerin dışında Çernobil faciası gibi teknolojik musibetlerin de olabileceğini düşünürsek, küresel felâketlerin yarasını sarmak için, BM öncülüğünde en az silahlanmaya eşdeğer bir yardım fonu oluşturulmalı. Yine de köklü çözüm fakirle zengin arasındaki uçurumu azaltmak. Dünyanın zenginleri yakında Davos'ta boy gösterecekler. Küresel hegemonyanın ötesinde bakalım neler diyecekler?