Turizmin grafiği tüm dünyada yükseliyor. Sadece ülkeler değil, bireyler de turizmin iktisadî, sosyal ve kültürel gelişmeye faydasını kavramış durumda. Refah, demokrasi ve turizm atbaşı gidiyor. Bilgi toplumunda turizme talep artıyor. Bugün 207 milyon insan (dünya aktif nüfusunun %8'i) bu sektörde iş yapıyor. Küresel turist sayısı 700 milyonu, turizm geliri ise 600 milyar doları aşmış durumda. Turizmin kaymağını yiyen ülkelerin havayolları, tur operatörleri, seyahat acenteleri, otel zincirleri, lokanta ve eğlence yerleri bal tutmuş, parmaklarını yalıyorlar. Elli yıl önce dünya nüfusu üç milyardı. Aynı yıllarda dünyanın toplam turist sayısı 50 milyonu ancak buluyordu. Oysa bugün dünya nüfusu 6.5 milyar, ülkeler arası seyahat yapanların sayısı 710 milyon. Elli yıl önce sadece elit tabakaya (yüz kişide ancak iki kişiye) mahsus bir lüks iken, bugün on kişiden biri turist olarak başka ülkelere gidebiliyor. Dünya Turizm Örgütüne göre 2010 yılında turist sayısı bir milyara, 2020 yılında 1.6 milyara çıkacak. Yani bugün okula başlayan çocuklarımız üniversiteyi bitirdiği zaman, her dört kişiden birinin turist olarak dünyayı gezdiği bir ortamda yaşayacaklar. Turizm ve terör Evvelki gün ABD ve Avrupa'nın bu pastanın üçte ikisini aldığını yazdık. Türkiye son yıllarda artan performansı ile turizm gelirlerinde 8. sıraya yükseldi. Bunda AB istikametinde attığımız adımların, özgürlüklerin biraz artmasının, militer görüntümüzün silinip, demokratik çehremizin öne çıkmasının rolü büyük. Bu yıl 20 milyon turist ve 18 milyar dolar turizm geliri bekliyoruz. Kıyaslayacak olursak turizm pastasının yüzde üçü. Turizmde ülkemizin adının geçmediği yıllara göre 20 milyon turist ve bir o kadar gelir çok iyi. Ama ülkemizin potansiyeli dikkate alındığında aldığımız pay çok küçük. Şöyle bir hayal edelim; Avrupa Birliği ile müzakereler başlamış, ifade hürriyeti başta olmak üzere kişi hak ve özgürlükleri eksiksiz kullanılır olmuş, demokrasi eksiksiz işliyor. Terör içerden ve dışardan destek görmüyor. O zaman sâdece İstanbul, Antalya, Ege sahilleri, Kapadokya değil, Edirne'den Mardin'e, Datça'dan Kars'a tüm Anadolu turistlerin ilgi odağı olacaktır. O zaman elli milyon turist ve 40-50 milyar dolar turizm geliri ile İspanya'yı bile geride bırakabiliriz. Bunu iki şey bozar: Terör ve salgın hastalık. Geçtiğimiz yıllar SARS hastalığı görüldü diye Uzakdoğu turizmi durdu. Terörle turizm, ateşle su gibidir. Biri olursa diğeri olmaz. En açık örneği 11 Eylül sonrası dünya ve Amerika. Terör saldırısı ve ardından başlatılan savaş dünya turizmini %10, Amerikan turizmini %50 küçültmüş. Turizmden büyük hisse alacağımız günler uzak değil. Ama yukarıdaki şartlar oluşursa.