Tarihimizde bir "Şark Meselesi" vardı, bilirsiniz. Osmanlı Devletinin azametli varlık binasını yıkıp yok ederek mülküne vâris olmak için, Rus Çarı Petro ile başlayan, Alman, İngiliz, Fransız ve Avusturya devlet adamlarınca da benimsenen uygulamaların genel adıydı "Şark Meselesi". Osmanlı'nın yıkılışı ile sonuçlandı. Şimdi de büyüyen, güçlenen, refahı artan ve başını kaldırıp geniş ufuklara bakmak isteyen Türkiye'nin önünü kesmek için kullanılan bir "Doğu Anadolu Meselesi" var. Bir kısım iç ve dış mihraklar bu meseleyi ustaca kullanıyorlar. Dış mihraklar malum; sınır komşularımızdan, Avrupa ülkelerine kadar uzanan dostlar! İç mihraklar ise Türkiye refahı yakalar, hürriyetleri ve demokrasiyi tam uygularsa imtiyazlarının geri dönmeyecek şekilde kaybolacağını vehmeden, millete "efendilik taslayan" hortumcu kesim. Dışarıdakilerle içeridekilerin buluştuğu bir ara kesit var. Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmemesi. Dışarıdakiler AB standartlarını yakalamak için Doğu Anadolu'daki çarpıklığı düzeltmelisiniz, Kürt halkının haklarını gözetmelisiniz diyor. İçeridekiler "Doğu Anadolu Gerçeği"ni görmeyerek, anlamazdan gelerek veya ancak sindirme ve öldürme yoluyla meselenin hallolacağını savunuyorlar. PKK ise bu gerçeği kahpece istismar ediyor. Hem iç hem de dış mihraklara taşeronluk ediyor, malzeme üretiyor. Kördüğüm nasıl çözülür? Bu mesele nasıl çözülür diye, rahmetli S. Ahmet Arvasî'nin yazdığı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından 1986'da yayınlanmış "Doğu Anadolu Gerçeği" kitabını bir daha okudum. Orada meselenin kökenleri ve çıkış yolları derin vukuf ve mükemmel üslûp ile anlatılmış. Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır gezisini ve orada verdiği mesajları bu açıdan değerlendirdim. Muhalefet ateş püskürüyor, bazıları hamaset köpürüyor, PKK ise ülkenin önünü kesme taşeronluğuna son bir ivme vermek çabasında. Herkes kendine lâyık olanı yapacak, kimse elinden geleni ardına koymayacak... Sn. Erdoğan Diyarbakır konuşmasında sıraladığı (barışçı, hürriyetçi, insan haklarını savunan ve meseleleri daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku ile çözeceklerini vurgulayan) mesajlarıyla hem PKK'nın bölge insanını istismar etmesinin önünü kesiyor, hem de Türkiye'ye AB kapısını kapalı tutmak isteyen "Avrupalı dostların(!)" silâhını elinden alıyor. "Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere yakışmaz. Büyük devlet, hatalarını, sevaplarını masaya yatırma öz güvenine sahip devlettir" diyerek bugüne kadar sürdürüle gelen "çözümsüzlük resmî söylemini" de bir kenara itiyor. "Bu ülkede hangi sorun varsa onun çözümü için adres biziz" diyerek hükümet olmanın gereğini yapıyor, birilerinin kendine vazife çıkarmasının önüne geçiyor. Tarihî, kültürel, sosyal, coğrafî, iktisadî, psikolojik ve idarî sebeplerin oluşturduğu "Doğu Anadolu Gerçeği" görülme ve Türkiye'nin Şark Meselesi çözülme sürecinde. Hükümetin bu yolda tereddüt göstermeden ilerlemesini bekliyoruz. Hürriyetçi aydın kesiminden de hükümetin bu yolda tökezletilmemesi için destek vermesini istiyoruz.