Ülkemden yakın görüntüler ve sorular

A -
A +

Rahmetli Mümtaz Turhan "Garplılaşmanın Neresindeyiz?" diye soralı elli yıl oldu. O gün yaptığı analizler ve ortaya koyduğu çözümler bugün de geçerli. Biz hâlâ mehter yürüyüşü ile gidiyoruz. Hâlâ temeldeki hastalığı tedavi etmek yerine, kabuktaki çiziklere cilâ atmakla meşgulüz... *** Ekonomi ve sosyal bilimlerle uğraşanlar kalkınma ve medeniyet göstergesi olarak çok sayıda değişkeni kullanırlar. Eskiden sadece gelir kriterine bakılırdı. Sonra milli hasılada sektörler, şehirleşme, dış ticaret, kişi başına tüketilen şeker, demir, et, kâğıt, otomobil sayısı, insanların kaç odalı evlerde oturduğu, ortalama ömür gibi yeni kriterler konuşulur oldu. *** Bunların her birine biraz da gururlu şıpın cevaplarımız vardır. Eskiden şöyleydik, şimdi ise böyleyiz diye. Lâkin bunlar insanlık camiasındaki konumumuzu değiştirmiyor. Birleşmiş Milletlerin değerlendirmesine göre insanî gelişmişlikte 94. sıradayız! Bu konum bize ar olarak, ayıp olarak yetmez mi? *** Hâl böyle iken kimse kalkıp ülkemizde okullaşma oranının %90'ı, internet kullananların beş milyonu, cep telefonu abone sayısının 40 milyonu aştığını, bi dolu süper modern savaş uçağımız bulunduğunu söylemesin. Bunların hepsi doğru. Bendeniz düşünen, değerlerini, hayat ilkelerini damıtmış, ne yaptığının farkında olan insan sayısını soruyorum. Araba kullanmanın direksiyona geçip gaza basmaktan ibaret olmadığını, suyun aşağı doğru aktığını, dere yataklarına ev yapınca bir gün su basacağını bilecek kadar idrak sahibi olanların sayısını merak ediyorum. *** Trafik kazalarında birinciyiz. Daha şu Ramazan Bayramında yollarda 105 kişi can vermiş! On katı yaralı var. Maddî hasarı artık saymayalım... Bu istatistik direksiyon başındaki insanımızın ruh hâlini ve sürüş kurallarını ne kadar iplediğini gösteriyor. Medenîlik ülkedeki araba mevcudu veya 4x4 manda/maganda jeep sayısı ile mi, yoksa tenhada bile kurallara uyan sorumlu insan sayısıyla mı ilgilidir? *** Bir haftalık yağışın bilançosu; 39 ölü, yıkılan evler, göçen köprüler, mecrasından sapan dereler, sele kapılan sürüler, su altında şehirler. Can derdine düşen Anadolu! Bir şehrin gerçek imtihanının yağmurla olduğunu düşünmüşümdür hep. Gelin şu soruyu korkmadan tartışalım; resmi geçitler için makyajladığımız caddeler mi, çamura gömülmüş beldeler mi, gerçek hâlimizi yansıtıyor? *** İstanbul kitap fuarı dün kapandı. Bir 29 Ekim gecesi ışık gösterisini seyretmek için Boğaz'ın iki yakasına abanan kalabalığı düşündüm. Bir de kitap fuarına gidip bilgi, fikir kovalayan insan sayısını. Gezi için doldurulmuş mektep çocukları da olmasa, bilmem o salonlarda kaç divane kalırdı? *** Hal böyleyken "büyüklerimiz" habire ülkenin en önemli meselesinin "lâikliği korumak" olduğunu söylemezler mi? Bir de "Cumhuriyete yönelik tehditler"den söz etmezler mi? Bitiyorum onlara, bayılıyorum. Boz bulanık derelere, çamur dolu bohçasını yıkıntıdan çekmeye çalışan biçarelere baksalar da, ülkemin meselesini birazcık anlasalar diyorum. Çıksalar Çankaya'dan, çan sesleri yankılanan kayalıklardan Anadolu'yu bir dinleseler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.